Bu, geleneksel yardım kuruluşlarının daha önce hiç karşılaşmadığı bir durumdu. | TED | كانت هذه وضعية لم تصادفها قط وكالات المساعدة التقليدية من قبل. |
O zaman daha önce hiç görmediğimiz bazı şeylerle karşılaştık. | TED | وما رأيناه بعد ذلك كان شيئًا لم نره من قبل. |
Nollywood ayrıca Afrika'da daha önce hiç görülmemiş bir tür moderniteyi örneklemektedir. | TED | تجسد نوليوود أيضا نوعًا من الحداثة لم يسبق لها مثيل في أفريقيا |
Fakat korkmuştu. 95 yıl yaşamıştı ve daha önce hiç halüsinasyon yaşamamıştı. | TED | ولكنها كانت خائفة.فقد عاشت 95 عاما، ولم ترى هلوسات من قبل أبداً. |
Kanserin son aşamasına gelmiş birini daha önce hiç görmüş müydün? | Open Subtitles | هل سبق وان رأيت شخصاً يعاني من المراحل النهائية من السرطان؟ |
inanılmaz derin ve zengin,zamanlarım geçti, özgün ve daha önce hiç yaşamadığım türden ilişkilerim oldu. | TED | كانت هناك لحظات لا تصدق من العمق و الغنى، من الصدق والارتباط لم أجربها من قبل قط. |
Anlatmak istediğim, Tanrım, bunu daha önce milyon kereler söyledim fakat aniden farkettim ki daha önce hiç bunu yaşamadım. | Open Subtitles | أقصد , يا إلهي , لقد قلت هذا مليون مرة قبلاً لكن فجأة إكتشفت أنني لم اكن أعنيها حقاً أبداً |
İğrenç falan değil. Daha önce hiç avlanmamışsın. | Open Subtitles | هذا غير مقزّز، إنكِ لم تصطادي قبلًا فحسب. |
Daha önce hiç görmediğimiz bir şey ile allak bullak olmaya can atıyoruz. | TED | كنا بحاجة لأن نشعر بالحيرة التامة أمام شيء جديد لم نره من قبل. |
Fakat kara delikten gelen resme sıra geldiğinde gerçek bir muamma ile karşılaştık: Kara deliği daha önce hiç görmemiştik. | TED | لكن عندما يتعلق الأمر بصور لثقب أسود، فإننا نواجه معضلة حقيقية: لم يسبق وأن شاهدنا ثقباً أسوداً حقيقياً من قبل. |
Okuyucularımızın çoğu daha önce hiç duymadıkları yazarları okumaktan keyif alıyorlar. | TED | معظم قرائنا يحبون القراءة ويقرؤون لكتاب لم يسمعوا عنهم من قبل. |
Çoğu kez, takside giderken bir gömlekte delik ya da çok ilginç, hoş, fonksiyonel bir özellik görürüm. Bu daha önce hiç görmediğim bir şeydir. | TED | وأحيانا عندما أكون في تاكسي وأرى ثقبا في قميص أو شيء ما يبدو مثيرا للاهتمام أو جميل أو عملي على نحو لم أره من قبل. |
Daha önce hiç duymadığınız bir ses tanıma sistemine sahip. | TED | انها تعتمد على ادراك الكلام بطريقة لم يسبق لها مثيل |
Şuna bak. Daha önce hiç görmediğim renkler var. | Open Subtitles | انظري إليهم زوجان من الألوان لم أسمع عنهم من قبل أبداً |
- Daha önce hiç silah kullandınız mı? - Hayır! | Open Subtitles | هل سبق لك أن أطلقت النار من بندقية من قبل؟ |
Ölmeden önce adamın tüm hayatı... ..bir tek soruya dönüşür. Daha önce hiç sormadığı bir soruya. | Open Subtitles | والآن، وقبل أن يموت، تتركز كل خبراته في' سؤال واحد، وهو سؤال لم يطرحه من قبل قط |
Daha büyük bir hasat elde edilmemişti. Daha önce hiç böyle kabul edilmemiştim. | Open Subtitles | كان أكبر موسم حصاد على الإطلاق، لم أشعر بمثل هذا القبول قبلاً |
Seni daha önce hiç bu kadar canlı gördüğümü sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أحسبني رأيتكِ أكثر نشاطًا من هذا قبلًا |
Sana yalan söyledim. Bu işi daha önce hiç yapmamıştım. | Open Subtitles | لقد كَذبتُ عليك أنا أبداً مَا عَملتُ هذا قبل ذلك |
Bak, sen bana daha önce hiç kimsenin etmediği şekilde yardım ettin. | Open Subtitles | انظر, لقد ساعدتني بطرق لم يساعدني بها أحد في أي وقت مضى |
Bunca yıldan sonra saçma gibi geliyor, ama bunu daha önce hiç yapmamıştım. | Open Subtitles | سأبدو مجنونا بعد كل هذه السنوات ، ولكني ما فعلت ذلك من قبل أبدا. |
Doktorum bazı testler yaptı. Daha önce hiç karşılaşmadığı bir şey buldu. | Open Subtitles | أجرتْ طبيبتي بضعةَ فحوص، و وجدتْ شيئاً لم ترَه من قبلُ قطّ. |
Gerçek şu ki, ben bunlardan daha önce hiç kullanmadım. | Open Subtitles | إذا أردت الحقيقة ؟ لم يسبق لي أن إستعملت إحداها |
Afganistan'dayken daha önce hiç gitmediğimiz bir yerde devriye gezilmesi emri verdim. | Open Subtitles | في افغانستان تلقيت امرا بان اخذ دوريه الى مكان لم نطأه قبلا |
Ah, Tanrım! Daha önce hiç bir kraliyet mensubuyla karşılaşmadım! | Open Subtitles | يا الهي لم يسبق أن قابلت شخصية ملكية من قبل |
Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım. Ya siz? | Open Subtitles | لم أفعل هذا الشيء طوال حياتي، أسبق أن فعلت هذا؟ |