Anlaştığımız zaman olduğu yeri sizinle paylaşırım daha öncesinde değil. | Open Subtitles | سأطلعكم على مكانه عندما أحصل على عرض وليس قبل ذلك |
Kelly'i buraya getirdikten sonra ortamı kontrol edeceğiz, öncesinde değil. | Open Subtitles | سأقوم بإحضار كيلي لخارج الركود عندما يكون لدينا سيطره على بيئتها وليس قبل ذلك |
Bunu sabah uyandığımda düşüneceğim, saniye öncesinde değil. | Open Subtitles | سنتحدث عن ذلك عندما أسيقظ في الصباح وليس قبل ذلك. |
Hazır olduğunda, öncesinde değil | Open Subtitles | عندما كنت على استعداد، وليس قبل. |
- Savaşı kazandığımız zaman gardını indirirsin, öncesinde değil. | Open Subtitles | خفف حذرك عندما نربح الحرب - وليس قبل ذلك |
Aslında bugün en zengin ülkelere baktığımızda bulduğumuz şey varlıklı hâle geldikçe yolsuzluğu azaltabilmiş olmalarıydı -- daha öncesinde değil. | TED | حقيقة الأمر، بينما نبحث حاليًا في أغلب الدول المزدهرة، فإن ما استخلصناه كان، بأنهم تمكنوا من الحد من الفساد بالقدر الذي حققوا فيه النماء والازدهار... وليس قبل ذلك. |
- Geldiğinizde söylerim, öncesinde değil. | Open Subtitles | - سأقول لك عند الهبوط، وليس قبل. |
- öncesinde değil yani? - Doğrudur. | Open Subtitles | وليس قبل ذلك - صحيح - |