Dünyanın tüm sorunlarını çözemezler, ama bence bize öğretecekleri önemli şeyler var. | TED | لا يمكنها حلّ جميع المشاكل في العالم، ولكن أعتقد أن لديهم شيء مهم ليعلّمونا إيّاه. |
Olabilir ama rakibini yenmekten daha önemli şeyler vardır. | Open Subtitles | .. ربما , هنالك شيء مهم للفوز عوضاً عن ضرب خصمك |
Telafi edeceğin daha önemli şeyler var. Derslerini pek takip etmediğini biliyorum. | Open Subtitles | لديك أمور مهمة لتعوضي عنها لقد فاتك الكثير في فترة الدراسة |
Daha çok anlamdan ve amaçtan önemli şeyler olduğuna dayalı. | Open Subtitles | مبدئياً أن هناك أشياء أهم من "المغزى" أو "الهدف" حقاً؟ |
General'in bu sabah çok daha önemli şeyler kaybettiğini söyleyebilirim. | Open Subtitles | لأقولنّ حالئذٍ بأن الجنرال خسر أشياء مهمة أكثر هذا الصباح |
- Daha önemli şeyler varmış. - Hiç yemek getirmemiş, gidiyor. | Open Subtitles | ـ هناك الكثير من الأشياء المهمة ـ لم يحضر معه أي طعام ، إنه سيرحل |
Anne, seninle konuşmamız gereken... çok önemli şeyler var, tamam mı? | Open Subtitles | اوووه ، امي لدينا شيء مهم جداً نَحتاجُ ان نتحدث فيه .. حسنا ؟ |
Geleceğimiz hakkında söylemem gereken önemli şeyler var. | Open Subtitles | لديّ شيء مهم لأحدثكِ عنه بشأن مُستقبلنا. |
Lütfen sadece bir saniye de olsa şu kendini düşünmeni bir kenara bırakıp daha önemli şeyler hakkında konuşabilir miyiz? | Open Subtitles | هل يمكننا فقط .. هل يمكننا فقط أن ان ننسى الحديث عنك قليلا والحديث عن شيء مهم حقاً |
Bu salaklar yıllarca bir sürü şey toplamışlar bunlar arasında önemli şeyler olabilirdi. | Open Subtitles | أتظن أن هؤلاء البلهاء مع كل الأشياء الغبية التي فعلوها عبر السنوات قد يكونوا حصلوا على أي شيء مهم |
Bana anlatacağın önemli şeyler olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قالت بأنّ لديكِ شيء مهم تودى إخباري به |
İlaveten, senin bilmeni istediğim önemli şeyler var. | Open Subtitles | كما انه هناك شيء مهم اريدكم ان تعرفوه |
Sadece, bizim, benim aptal doğum günümden başka, yapmamız gereken daha önemli şeyler var. | Open Subtitles | الأمر أنه لدينا أمور مهمة أكثر كي نفكر بها بدل يوم ميلادي السخيف يوم ميلادك مهم |
Özel, önemli şeyler yapabileceğimi söylediler. | Open Subtitles | أخبروني بأنني أقوم بأمور مميزة, أمور مهمة |
Jean'in kıçından önemli şeyler var. | Open Subtitles | لدينا أشياء أهم للحديث عنها من مؤخرة جين كوزمانو |
Bazen saçma sapan şeyler yüzünden atışırdık ama önemli şeyler değildi, deymeyecek şeyler... | Open Subtitles | أختلفنا في بعض الحاجات الغبية ولكن لم تكون أشياء مهمة لا شيء يستحق |
Hayattaki önemli şeyler sözcüklerle değil, müzikle ifade edilir. | Open Subtitles | إن الأشياء المهمة في الحياة ظهرت من خلال الموسيقى، وليس الكلمات |
Evrendeki önemli şeyler hakkında bilgi sahibiyim. | Open Subtitles | لديّ معرفة عمليّة حول جميع الأشياء المهمّة في الكون. |
Size söylemem gereken önemli şeyler var. | Open Subtitles | نعم ,هناك بعض الأمور المهمة التي يجب أن نتحدث عنها |
Şimdilik yapılacak önemli şeyler bunlar. | Open Subtitles | هذه هي الاشياء المهمه في الوقت الراهن |
Vakit kaybı. Onların düşünmeleri gereken daha önemli şeyler var. | Open Subtitles | مضيعة للوقت، لديهما ما هو أهم من ذلك ليشغل بالهما |
Üzgünüm. Havalı ceket. Cepler önemli şeyler içindir. | Open Subtitles | معذرة، سترة شبابية جيوب فقط للأشياء المهمة |
Bazen, aykırılıklar ve istisnalar bize genel nüfus için çok önemli şeyler öğretir. | TED | إذ أنه وفي بعض الأحيان، تقوم القيم المتطرفة والاستثناءات بتعليمنا أموراً تعد أكثر أهميةً لعامة البشر. |
Çabuk ve basit fiziksel doyumdan çok daha önemli şeyler var. | Open Subtitles | تحكم بنفسك يا الهي يا رجل هناك أمر أهم بكثير من إشباع رغبات جسديه ماديه تافه |
Şu anda konuşmamız gereken daha önemli şeyler var. | Open Subtitles | هناك أموراً أهم لمناقشتها الآن |