Hayır öyle değil, sadece onda ne bulduğunu anlamıyorum o kadar. | Open Subtitles | ليس هكذا الأمر. أنا لا أعرف مالذي ترينه فيه. |
Hayır, o şekilde yoğun değil. Hayır, öyle değil. | Open Subtitles | ، لا ، ليس هذا النوع من الانفعالات لا ، ليس هكذا إطلاقاً |
Hiçte öyle değil, Rahul. Sen bir şeyler gizliyorsun. | Open Subtitles | ليس هذا هو لب الموضوع ، أنت تخفي الحقيقة |
Ama söylediğiniz gibi bu siz değilsiniz öyle değil mi? | Open Subtitles | لكن كما تعرف هذا ليس أنت كما قلت بشكل بليغ. |
öyle değil ve bu ukala davranışların kimsenin seni istememesinin sebebi işte! | Open Subtitles | هذا ليس ذلك وهذا التصرف المتحاذق هو السبب أن لا أحد يريدك |
Oyun oynar numarası yapmama da gerek yok, öyle değil mi? | Open Subtitles | لا فائدة من ممارسة لعبة وهمية آخرى أليس هذا صحيحاً ؟ |
Gerçekten istediğin hiçbir şey olmadığını düşünürdüm... ama mesele bu değil, öyle değil mi? | Open Subtitles | أعتقدت دائماً بأنه ليس هناك شيء تريده حقاً لكن الأمر ليس كذلك |
- Sen kendin mi kurbansın? - O anlamda değil... öyle değil... | Open Subtitles | انت نفسك كنت الضحية لا ليس هكذا ليس هكذا |
klasik patron hayır , öyle değil senin gibi güzel kızları götürebilmek için bar işletiyordur muhtemelen. | Open Subtitles | هذا طبيعي. لا, الأمر ليس هكذا. ربما يكون هذا سبب إدراته للحانة |
olasılıkları incelemeliyim bak bu sikik bir denklem değil bizi derhal buradan çıkaracaksın aksi takdirde seni vururum öyle değil. | Open Subtitles | اسمعى هذة ليست معادلة اتصلى باحد يخرجنا الان او انت التى ستقتلى ليس هكذا |
Hayır Bay Wolf, öyle değil. Yardımınız kesinlikle isteniyor. | Open Subtitles | لا يا سيد وولف ليس هذا مساعدتك ولا شك نقدرها |
Kırk yıldır çıkarıyorum, öyle değil mi benim yakışıklı oğlum? | Open Subtitles | يمكنني الحصول على تلك البقعة. لدي أكثر من 40 عاما. ليس هذا الحق، يا فتى وسيم؟ |
Gerçekten tüten bir silah değil bu, öyle değil mi? | Open Subtitles | حسنـاً , هذا ليس فعلاً بدليـل دامـغ , صحيح ؟ |
öyle değil. Cenaze töreninde etrafta bulundurduğun adamlar hakkında. | Open Subtitles | انه ليس ذلك, اولئك الرجال الذين كانوا واقفين حول الجنازه |
Fakat ödül alamıyorum çünkü bir siyahiyim, ...öyle değil mi? | Open Subtitles | ولكنّي لن أحصل على الفضل لأنّي زنجي أليس هذا صحيح؟ |
Hiçbir şey kaybetmeyeceğinizi düşünüyorsunuz. Ama öyle değil, Siddharth. | Open Subtitles | أنت تعتقد أن كل شئ سير كما تراه لكن الأمر ليس كذلك , سيدهارت |
Beyninizin duygu devreleriyle bağlı olduğuna duygularla doğduğunuza inanıyor olabilirsiniz ama öyle değil. | TED | قد تظن أنّ دماغك مترابط أساساً عبر دارات للمشاعر، أنّك وُلدت بدارات للمشاعر، ولكنّك لست كذلك. |
Sana gitmen ve geri gelmemen söylendi, öyle değil mi? | Open Subtitles | لقد قيلَ لك بأن تخرج ولا تعود. أليس ذلك صحيحاً؟ |
Ama emin olun öyle değil. | Open Subtitles | ولكن ، يمكننـــي أن أؤكد لكم أن هذا لم يكن كذلك ويمكن أن يخدعنـــي |
- Sen olmasan başaramazdım. - öyle değil. | Open Subtitles | ـ لم أستطع فعلها من دونك حبيبتي ،صغيرتي ـ لا إنه ليس كذلك |
Herkes eşit şansa sahip olmalı, sence de öyle değil mi... | Open Subtitles | الجميع يجب أن يحصلوا على نفس الفرصة ألا تظن ذلك ؟ |
Şu an öyle değil. | TED | ليس الأمر كذلك الآن، ولأغراض هذا الحديث، |
Duygularımızı dışa göstermede bu örümcekten daha fazla yetkimiz olduğunu düşünüyor olabiliriz ama belki de öyle değil. | TED | وقد نعتقد أننا نمتلك قدرا من التحكم في ما يظهر من حالتنا الداخلية أكثر من العنكبوت، ولكن ربما هذا غير صحيح. |
Bazılarına öyle gelebilir ama benim için öyle değil. | Open Subtitles | قد يعتقد أن الناس أن ذلك أسهل لكن ذلك ليس حب حقيقي |
Abin kendini güçlü bir konumda sanıyor fakat öyle değil. | Open Subtitles | يحسب أخوك أنه في مركز قوّة ولكن هذا ليس صحيحاً |