Elinizdeki kaynaklar tamamen tükenmiş durumda... öyle ki... bir şilininiz bile yok. | Open Subtitles | وإئتمانك كبير جداً بحيث لا يمكنك أن تتمنى أن ترفع شلن واحد |
Dünyamızın sağlığı denizlerdeki koşullara çok sıkı bir şekilde bağımlıdır öyle ki bu değişimlerin anlatılamayacak kadar çok fazla sonucu olacaktır. | Open Subtitles | سلامة كوكبنا مرتبطة ارتباطاً وثيقاً مع ظروف البحر بحيث أن هذه التغيرات قد تجلب عواقب لا تُعد ولا تحصى على العالم |
Modern tıpta çok şeyi değiştirdi, öyle ki, onlarca yıl sonra Time Dergisi ona, acıyı hafifletmenin kurucu babası dedi. | TED | هذه الطريقة ستغير الطب الحديث كثيرًا، لدرجة أن بعد عدة عقود، مجلة التايم أطلقت عليه الأب الروحي لتأسيس مسكنات الألم |
Kuantum ışınlanma çok daha çabuk ilerleme kaydedebilir; öyle ki, kediniz ne fizikçilerin ne de kutuların var olmadığı daha güvenilir bir gökadaya kaçabilir. | TED | التخاطر الكمي قد يتقدم كثيرًا، لدرجة أن قطتك يومًا ما قد تهرب إلى مجرة أكثر أمنًا، حيث لا يوجد فيزيائيون ولا صناديق. |
öyle ki o zamana kadar yaptığım bütün işler ingilizceydi. | TED | لدرجة أنه حتى ذلك الوقت كل أعمالي كانت مكتوبة باللغة الإنجليزية. |
İpeği başka bir amaç için de kullanıyorlar bol bol ipek üretiyorlar öyle ki, yılın kimi mevsimlerinde geniş kırsal alanlar ipekle kaplanır. | Open Subtitles | ثم يستعملونه لغرض آخر وينتجونه بكثرة لدرجة أنه في بعض فصول العام يغطي مناطق واسعة من الريف المفتوح. |
öyle ki, son iki gündür yutamıyor. | Open Subtitles | إنه لا يمكنه الابتلاع في اليومين الماضيين |
öyle ki... Üzerimden koca bir yük kalkmış gibi. | Open Subtitles | كأن حملاً ثقيلاً أزيح عني |
Fakat sonra, her şeyin tamamen farklıaştığı başka çok ilginç bir adım geldi. öyle ki, bu hücreler bilgi alışverişi ve iletişimine başlayarak hücre toplulukları oluşturmaya başladılar. | TED | ولكن بعد ذلك حدثت خطوةٌ مثيرةٌ بالفعل حيث أصبحت الأشياء مختلفةً تماماً، وهو عندما بدأت تلك الخلايا التواصل ونقل المعلومات، بحيث بدأت في تشكيل مجموعاتٍ من الخلايا. |
öyle ki, arabada kimseyle konuşamazdım bile; hatta müzik bile dinleyemezdim. | TED | بحيث لم أستطع حتى التحدث إلى أي أحد داخل السيارة بل حتى الاستماع إلى الموسيقى. |
Üç taneye ihtiyacınız vardır öyle ki bir tanesi bozulursa hangisi olduğunu bilirsiniz. | TED | تحتاج ثلاثة منهم، بحيث إذا تعطل أحدهم، يمكنك أن تعرف الجزء المتعطل. |
Sen ve ben birlikte bir kürk yapacağız... çok yumuşak, çok lüks, her havada çok pratik... öyle ki moda dünyasının gözlerindeki peçeyi yırtacağız... ve adımızı yıldızlara yazdıracağız. | Open Subtitles | إنه ناعم ومترف وعملي في أي طقس وجريء بحيث نذهل عالم الأزياء وننقش اسمينا بحروف من نور في مصاف المصممين |
öyle ki, büyük bir pankart... tüm sokağın ortasına asılır ve şöyle yazar... | Open Subtitles | بحيث تعلق لافتة عملاقة في الشارع الرئيسي مكتوب عليها: |
öyle ki maç akıllarına bile gelmeyecek. | Open Subtitles | . و نمارس الجنس معهم . بشدة بحيث لا يتذكروا المباراة . في المقام الأول |
öyle ki ortalama bir öğrenci için ek bir öğretim yılı gibiydi. | TED | كثيراً؛ لدرجة أن هذا كان مثل عام دراسي إضافي للطالب العادي. |
Senden nefret ediyor. öyle ki seni öldürmek için her şeyi yok edecek. | Open Subtitles | إنه يكرهك، لدرجة أن يدمر كل شيء كي يقتلك. |
Gerçekten Almanlara bu kadar önemli ne satıyorsun öyle ki tesis bombalanıyor ve sabote ediliyor? | Open Subtitles | ما هو الشيء الذي تبيعه إلى الألمان ويكون مهماً.. لدرجة أن المصنع يتم تخريبه وتفجيره ؟ |
öyle ki, Tara'nın, ona acayip çocuk kıyafetleri giydirmesine bile izin veriyordu. | Open Subtitles | لدرجة أنه كان بمقدوره أن يدع تارا تلبسه ليبدو كطفل ثري غريب الأطوار |
Çok iyi iş çıkardım öyle ki buradaki kimse farkı anlayamayacak. | Open Subtitles | لقد صنعت شيء جيد لدرجة أنه لن يلاحظ أي شخص هنا ذلك |
Davasına çok sadık bir adam öyle ki gizlemek için kendi vücuduna çizgileri kazıdı. | Open Subtitles | رجلٌ متفانٍ جدا لهذه القضيّة لدرجة أنه نحتَ أسطُرًا على جسمه ليكون غطاءً |
öyle ki, son iki gündür yutamıyor. | Open Subtitles | إنه لا يمكنه الابتلاع في اليومين الماضيين |
öyle ki... | Open Subtitles | كأن حملاً ثقيلاً أزيح عني |