Burada öylece oturup, sizinle o üzüntünüzü paylaşmayacağım. | Open Subtitles | لن أجلس هنا واكتئب مثلكلم ايها المكتئبون |
Bak öylece oturup bunun için sızlanamayız. | Open Subtitles | انظري، لا يمكننا فقط الجلوس و البكاء حول هذا |
Nasıl öylece oturup, bir şey söylemezsin? | Open Subtitles | كيف يمكنك الجلوس هكذا و عدم قول أي شيء ؟ |
Yanımdayken öylece oturup, kaygılanıp, sürekli beni izleyip sıradaki deliliğimi beklemeni istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريدك أن تجلس معي، وتقلق، وتراقبني تنتظرني أن أفعل الأمر الجنوني |
- Öyle. öylece oturup her şeyi senden beklediğimizi mi sanıyorsun? | Open Subtitles | أتعتقدين أنّنا نجلس مكتوفي الأيدي بانتظار أنْ تفعلي كلّ شيء؟ |
Burada öylece oturup televizyon seyredemeyiz. | Open Subtitles | لا يمكننا الجلوس هنا فقط ومشاهدة التلفاز |
Şu insanlara bir bak bahşiş vermeden öylece oturup bilgisayarıyla uğraşıyorlar. | Open Subtitles | أنظري إلى كل هؤلاء الناس فقط جالسون هنا ولا يعطون البقشيش، ويعملون على حواسيبهم. |
öylece oturup stratejileri tartışamazdım. | Open Subtitles | لا أستطيع الجلوس و الجدال منتظر الوصول إلي خطة |
öylece oturup.. .bizi seyrediyorlar! | Open Subtitles | إنهم واقفين هناك يراقبوننا |
öylece oturup o boktan şeyleri dinlemenin benimle hiçbir alakası yok. | Open Subtitles | أجلس هناك و أستمع للهراء الذي لا معنى له عندي. |
Burada öylece oturup gelmesini beklemek mi, tabii gelirse? | Open Subtitles | ستنتظر وحسب في الأعلى هنا حتى يظهر، إن ظهر؟ |
öylece oturup senin kontrolden çıkmanı izlemeyeceğim. | Open Subtitles | لن أجلس مكتوف الأيدي وأشاهد بينما حياتكِ تدور مبتعدة عن السيطره |
öylece oturup herkese yalan söylemelerine izin veremezdim, değil mi? | Open Subtitles | كما تعلمون, أعني, كما تعلم انا لن أجلس هناك و أجعلهم يتحدثون معي هكذا و الكذب على الجميع, أليس كذلك؟ |
Burada öylece oturup da aşağı yukarı her konuda seninle aynı görüşteymiş gibi davranamam. | Open Subtitles | حسناً، لن أجلس هنا و حسب متظاهراً أنّني أنا و أنت لطالما كنّا متّفقيْن في.. تقريباً في أيّ شيء |
Plân ise, öylece oturup bir şey yapmamak mı? | Open Subtitles | حسنا ، خطته فقط الجلوس هنا ولا نفعل شيئا؟ |
öylece oturup bir şey yapmadan verileri analiz etmeye devam edemeyiz. | Open Subtitles | ولكننا ندين للناس بإجابات. لا يمكننا فقط الجلوس ونستمر في تحليل البيانات. |
Pekâlâ, orada öylece oturup içerek şeytanlarını def edemezsin, tamam mı? | Open Subtitles | حسناً، لا يمكنك الجلوس هكذا وتحتسي لإبعاد شرورك، حسناً؟ |
Yani öylece oturup bir sonraki Noel'de öleceğini bile bile içki içip eğlenemem. | Open Subtitles | أقصد أنني لا أستطيع الجلوس هكذا أحتفل بالكريسماس و أتظاهر أن كل شئ على ما يرام عندما اعرف أن الكريسماس القادم ستكون ميتاً |
Orada öylece oturup o çorbayı içerken bana da çorbadan biraz olsun içmem için teklif etmemeni aklım almıyor. | Open Subtitles | لا أفهم كيف لك أن تجلس وتأكل هذا ولا تعرض عليّ بعضاً منه؟ جعلتك تتذوقه, ما الذي تريده؟ |
Geleceğe bakıyorsun, onu öylece oturup seyretmekle kalmıyorsun. | Open Subtitles | المشكلة في رؤية المستقبل، هو أنك لا تستطيع أن تجلس وتنظر إليه فقط |
öylece oturup beklediğimizi sanmayın. | Open Subtitles | لن نجلس مكتوفي الأيدي وننتظر. |
öylece oturup birinin talep listesi göndermesini bekleyemeyiz. | Open Subtitles | لا يمكننا الجلوس فحسب منتظرين لائحة بالمطالب |
Burada öylece oturup gelecekten emirler gelmesini bekliyoruz. | Open Subtitles | نحن فقط جالسون هنا في انتظار أوامر من المستقبل |
öylece oturup hayatı tehlikede olan bir hastanın öldürülmesini bekleyemem. | Open Subtitles | لا أستطيع الجلوس و ترك هذا المريض المستهدف يموت. |
öylece oturup.. .bizi seyrediyorlar! | Open Subtitles | إنهم واقفين هناك يراقبوننا |
Sadece ailem dediği için, öylece oturup gerekeni yapmalıydım. | Open Subtitles | حسناً , أنه , لأن عائلتي قالت هذا من المفروض أن أجلس هناك و أفعل ما يُقال لي |
Burada öylece oturup gelmesini beklemek mi, tabii gelirse? | Open Subtitles | ستنتظر وحسب في الأعلى هنا حتى يظهر، إن ظهر؟ |