İyi hissettirir. Hatta biraz genişlettiğimizde, özgürce nefes alabilirim ve bu çok basit hissi verir. | TED | شعور رائع. أو حتى حرية بشكل موسع تجعلك تقول: آه أستطيع التنفس بحرية بكل سهولة |
Herkeste var ve oldukça ucuz. Ve onları özgürce, açık lisanslarla yaymak için gereken yazılımlar hiç bu kadar ucuz ve yaygın olmamıştı. | TED | إنه متاح في كل مكان ورخيص نوعًا ما. والأدوات لكي توزعه بحرية وبتراخيص مفتوحة لم تكن أيضًا أرخص من ذلك ولا أكثر توافرًا |
Büyüdüğüne şüphe yok, ama gökyüzünde özgürce uçan genç bir atmaca ile karşılaştırabilmen için önünde uzun bir yol var. | Open Subtitles | مازال يكبر والطريق أمامه طويلاً قبل أن تقارنه بصقر يحلق حراً فى السماء |
- Norteguaylılar köpeklerinin çevrede özgürce dolaşmasına izin veriyor olmalı. | Open Subtitles | حسناً، لابدّ أنّ النورتغوايين يتركون الكلاب تتجوّل بحريّة حول المُحيط. |
Politikamız, bu ülkede özgürce bir şeçim olmasını sağlamak. | Open Subtitles | سياستنا، أن نرى تلك البلاد لها حكومة منتخبة بحريه |
Ve eğer bir cinayetse, katil özgürce yaşar. Fikri olan? | Open Subtitles | إن كان هناكَ قاتل الذي بدوره حر طليق أية أفكار؟ |
Vahşi atların özgürce koştuğu zamanları, güneşin, gökyüzünün ve rüzgarın adımı seslendiğini hala hatırlıyorum. | Open Subtitles | لا زلت أذكر الشمس والسماء والرياح وهى تنادى باسمى فى ذلك الوقت عندما كانت الخيول البرية تنطلق حرة |
Sadece düşünün, otoban kenarlarına dikilirlerse sadece oksijen ve diğer özgürce var olan saf kaynakları kullanıp yolu aydınlatabilirler. | TED | فكر فقط ، لو تم زراعتها على جوانب الطرقات السريعة سوف تضئ الطريق بإستخدام الأكسجين فقط و موارد نظيفة أخرى متاحة مجانا. |
Dünyayı yeniden tasavvur etmek için bir araçtır, öyle bir dünya ki, siyahi insanların özgürce var olabildiği, özgürce yaşayabildiği bir dünya. | TED | هي وسيلة لإعادة تخيل عالم حيث الناس السود يملكون حرية الوجود، وحرية العيش. |
Her gün binlercesi Sovyet ve Batı bölgeleri arasında özgürce hareket ediyordu. | Open Subtitles | يوميًا كان يتنقل الالآف بكل حرية ما بين القطاعات السوفيتية والغربية |
Özgür olduğumuzu ve özgürce dolaşmamız gerektiğini hatırlatacak bir hediye. | Open Subtitles | . تلك الهدية رسالة تذكير لحريتنا و نحن يجب أن نكون فى حرية |
...eninde sonunda aynı noktada birleşiriz fakat o ana kadar özgürce etrafta dolanırız. | Open Subtitles | موثوقين ببعضهما بإحكام من الأعلى ولكن من أسفل تستطيع كل دائرة التحرك بحرية. |
Çok önemli insanlarlayken bile çok rahattır ve özgürce konuşur. | Open Subtitles | حتى عندما تلتقي بأشخاص مهمّين تكون مرتاحة، وتتكلم بحرية تامة |
10 yıl, sadece bir rakam değil bana güven ve özgürce çıkıp git. | Open Subtitles | لـ10 سنوات تعمل بترقيم الملابس أو تثق بي وستصبح حراً |
Şayet gelecek kuşağa izin verirsek sadece tek bir kuşağa İspanya'da özgürce yaşamasına izin verirsek ...onların elinden özgürlüğü almaya kimseler yeltenemeyecektir. | Open Subtitles | لو أننا سمحنا لجيل واحد فقط جيل واحد ، لينمو حراً في أسبانيا وقتها لن يستطيع أحد أن يسلبهم |
Canları ne istese yaparlar. özgürce koşabilirler ve sorumlulukları yoktur. | Open Subtitles | بإمكانهم الركض بحريّة دون أن يفرض عليهم أحد ذلك |
Toplum içinde özgürce dolaşmak yerine akıl hastanesine kapatılması gereken hastalar var. | Open Subtitles | ثمة مرضى يجب أن نتعامل معهم بصورة خاصة عوضاً عن انتقالهم بحريّة في المجتمع |
Kendileri gibi çılgınca koşacak birini bulana kadar özgürce koşmaya ihtiyaçları vardır. | Open Subtitles | ربما يحتاجون ان يجروا بحريه حتى يجدوا شخص |
Lanet bir Filistinlinin, Tel Aviv sokaklarında özgürce dolaşmasına izin veremem. | Open Subtitles | لا يمكن ترك ولا فلسطيني حر يتجول في شوارع تل أبيب |
Aşağıda kapana kısılmaktansa, ruhumun burada özgürce dolaşmasını tercih ederim. | Open Subtitles | أفضل أن روحى تتجول حرة فوق هنا . من أن تصبح محصورة هناك ثانية |
İsveç halkı bütün filmlerin özgürce paylaşılması gerektiğine inanıyor. | Open Subtitles | الشعب السويدي يؤمن أن كل الأفلام .يجب أن تتشارك مجانا بين الأفراد |
İsteklerimi özgürce yapmak adına kendime sınırlar koyuyorum. | Open Subtitles | أنا لم أسمح لنفسي أن أكون حرا كما أريد أن أكون. |
Uzun zamandır özgürce dolaşan bir katili tutuklamakla kalmadık masum bir adamın adını da temizledik. | Open Subtitles | لم نعتقل مُجرماً ظلّ طليقاً لوقتٍ طويل فقط، إنّما برّأنا كذلك ساحة رجل أُتّهم ظُلماً. |
Adil bir şefim. Doktorlarım özgürce konuşabilirler. | Open Subtitles | لكنّي رئيسة منصفة و أطبّائي بإمكانهم التحدّث بكل حريّة |
Oğlumun hayatını mahveden adam dışarıda özgürce dolaşıyordu. | Open Subtitles | الرجل الذي دمّر حياة إبني كان بالخارج يمشي حرًا |
Bunu yapanları bulmama yardım edene aramızda özgürce yaşama izni vereceğim. | Open Subtitles | من يستطيع مساعدتنا في إيجاد من فعلوا هذا سيُطلقُ سراحه نهائيّاً ليعيش حرّاً بيننا |
Orası özgürce büyü yapılabilen az sayıdaki yerlerden biri. | Open Subtitles | ذلك أحد الأماكن حيث يُمارَس السّحر فيه بحرّيّة. |
'özgürce yaşa' | Open Subtitles | ' يَعِيشُ مع الحريةِ ' |