| Ben İran'dan uzaktayken İslam devrimi İran'ın üzerine çökmüş ve ülkedeki Fars kültürünü bütünüyle değiştirerek İslam kültürüne evirmişti. | TED | بينما كنت غائبة عن إيران، وكانت الثورة الاسلامية في ايران تنحدر وحولت البلاد تماما من الفارسية إلى الثقافة الإسلامية. |
| Büyük Kanyon'daki Colorado Nehri ülkedeki en yüksek türbülans düzeyine sahip. | TED | نهر كولورادو في الأخدود العظيم، هو أكثر الأنهار أمواجاً في البلاد. |
| ülkedeki en kuvvetli Mafya ailesinin başı olduğunuzu söyledi. - Öyle mi? | Open Subtitles | و قد شهد أنك رئيس واحدة من أقوى عائلات المافيا فى البلاد |
| Bu ülkedeki birçok siyahi insan, bir köle sahibinin soyadıyla etrafta dolanıyor. | TED | معظم الناس السود في هذه البلد يتجولون وهم يحملون أسم سيدهم الأخير. |
| Hatta Y kuşağı bu ülkedeki en geniş ve en kapsamlı yetişkin popülasyonu. | TED | في الحقيقة، يعد جيل الألفية أكبر السكان البالغين وأكثرهم تنوعًا في هذا البلد. |
| Bu kasabayı, ülkedeki en büyük tavuk çiftliklerinden biri yaptık. | Open Subtitles | جعلنا هذه البلدة واحدة من أكبر معالجات الدجاج في الدولة |
| Bu ülkedeki en güçlü adamlara karşı elinde kanıt olacak. | Open Subtitles | سوف يكون لديك دليل ضد بعض الرجال الاقوياء فى البلاد |
| Sayın Vali, bu ülkedeki ölüm cezasının işe yaramadığını neden herkes kabul etmiyor? | Open Subtitles | أليس بالإمكان أن نعترف بأنّ نظام حكم الإعدام في هذه البلاد لن نعمل؟ |
| Siz de nüfus müdürlüğünüz de bu ülkedeki vatandaşları umursamıyorsunuz. | Open Subtitles | أنتم لا تهتمون بمواطني هذه البلاد ولا حتى مكتبكم للتعداد |
| ülkedeki en iyi kardiyotorasik cerrahlarından biriyim ve siyahi bir adamım. | Open Subtitles | أنا واحد من أفضل جراحي القلب في البلاد وأنا رجل أسود |
| 4 yıl önce bu şehirin seçmenleri ülkedeki en büyük makamı belirlediler. | Open Subtitles | قبل 4 سنوات ، ناخِبو هذه المقاطعة إنتخبوا أعلى منصب في البلاد |
| Şehir içine gidip saklanmalıyız çünkü ülkedeki bütün polisler bizi arıyorlar şu anda. | Open Subtitles | يجب أن نبقى هنا، هادئين لأن جميع مراكز الشرطة في البلاد تبحث عنّا |
| Bu ülkedeki silah şiddetiyle ilgili bir şeyler yapmamız gerekiyor. | Open Subtitles | علينا اتخاذ التدابير في هذه البلاد للحد من العنف المسلح |
| ülkedeki en nüfuzlu kişilerin aile üyeleri kendilerinin güvende olduğunu düşündüğü sokaklardan kaçırıldılar. | Open Subtitles | خُطِف أفراد من أهم الأسر في البلاد في شوارع المكان الذي نسميه الوطن |
| Bu belkide tüm ülkedeki en gizli oda ama, gördüğün gibi, nöbetçi yok. | Open Subtitles | ربما هى اكثر الغرف سراً على طول البلد ولكن, كما ترى, بلا حراس |
| ülkedeki her cerrahi birim, -ona sahip olma şansını ister. | Open Subtitles | أيّ وحدة طبية في هذه البلد ستكون سعيدة بانضمامه إليها |
| Bu ülkedeki hiç kimse kanundan güçlü olmamalı. Düzen böyle sağlanır. | Open Subtitles | يجب ألاّ يكون أي مدني أقوى من القانون في هذا البلد |
| Bütün ülkedeki tek bayan günlük gazete yazı işleri müdürü olacaksın. | Open Subtitles | سوف تكونى المحرر النسائي الوحيد. من صحيفة يومية في البلد بأكمله. |
| Sen Clyde Oberhold'sun, ülkedeki 2 no'lu danışma firmasındaki en düşük kademeli analistsin. | Open Subtitles | أنت كلايد أوبرهولد، أحقر محلل للشركة الثانية علي مستوي الدولة في الاستشارات الادارية |
| Daha sonra 40 farklı ülkedeki çeşitli çöpçatanlık sitelerine bu anketi ekledim. | TED | من ثم وضعت الاستبيان على العديد من مواقع المواعدة في 40 بلد. |
| ülkedeki tüm arşivleri araştırdım ve neyi hiç bulamadım biliyor musun? | Open Subtitles | بحثت في كل أرشيف بالبلاد أتعلمين مالذي لم أجده على الإطلاق؟ |
| Anlaşılan benim ülkedeki en iyi at terbiyecisi olduğumu bilmiyorsun. | Open Subtitles | من الواضح أنك لا تعلمين أننى أفضل حاكم للخيول بالبلد |
| Sen ülkedeki en saygı duyulan çocuk psikiyatrlarından birisin. | Open Subtitles | أنت أحد أكثر المُحترمِ طفل علماء نفسانيين في البلادِ. |
| Buna rağmen biliyorum ki burada söylediklerimiz ülkedeki çoğunluğa hiçbir şey ifade etmiyor. | Open Subtitles | و مع ذلك فأنا أعرف أن ما نقوله هنا لا يعني شيء لغالبية بلدنا |
| New York'taki barınakların ülkedeki en kalabalık barınaklar olduğunu biliyor muydunuz? | Open Subtitles | هل تعلم بأن ملاجئ مدينة نيويورك هي الأكثر امتلاءً في الولاية |
| Bu yüzden, tüm ülkelerin tek tek yiyecek arzını aldım ve o ülkedeki tahmini tüketim miktarıyla karşılaştırdım. | TED | لذا، أخذت الإمدادات الغذائية لكل بلد وقارنتها بما كان من المحتمل استهلاكه في كل دولة. |
| ülkedeki bütün sörf tahtalarının buna ihtiyacı olacak. | Open Subtitles | كل لوح تزلج في الوطن سيحتاج واحد حسنا أنت ستحتاج واحدة |
| Raymond'ın durumu titizlikle kayıtlara geçirilmiş ve Wallbrook ülkedeki en iyi enstitülerden biridir. | Open Subtitles | حالة رايموند تم توثيقها بدقة منذ سنوات ووالبروك من أفضل المصحات في بلادنا |
| ülkedeki sağlık kuruluşları, suçlulardan organ toplama işinden hiç rahatsız olduğunu veya açıkça karşı olduğunu beyan etmedi. | Open Subtitles | لم تعرب الجمعيه الطبيه فى الدوله قط عدم الراحه او العداء الصريح لاعمال حصاد الاعضاء من المدانين. |
| Mugabe, gelecekte ülkedeki İngiliz denetimini ortadan kaldırmak için bu olayı koz olarak kullanacak. | Open Subtitles | موغابي سوف يستغل هذه المحاكمة اعلاميا لتدمير مصداقية المملكة المتحدة في جميع انحاء المنطقة |
| Devyani canı gönülden söylüyorum ki sen bu ülkedeki en kötü avukatsın. | Open Subtitles | ديفياني)، بإمكاني القول أنَّك أسوأ) محامية في الهند بأسرها |