Ve henüz yabancı ülkelere gönderilmedi bile. | TED | انه ليس حتى في البلدان الأجنبية حتى الآن. |
Burası diğer araştırma türlerinin sonuç vermesi gerektiği yer ve işte bu yüzden PISA, ülkelere neler yapmaları gerektiğini söyleme konusunda girişimde bulunmuyor. | TED | وفي هذه النقطة بالذاتعلى أشكال أخرى من البحث التدخل وهو الأمر الذي يجعل برنامج بيسا لا يغامر بإملاء الطريق التي على البلدان اتباعها. |
Yani Gana, Nijerya, Togo ve bunlar gibi diğer ülkelere küresel fikrine karşı milliyetçiliği nasıl sunabilir ve meşrulaştırabiliriz? | TED | لذا كيف نقدم ونبرر فكرة العالمية مقابل الوطنية للناس في بلدان مثل غانا ونيجيريا والتوغو وبلدان أخرى مثل ذلك؟ |
Ve Malavi'ye, yalnızca Malavi'ye değil, diğer ülkelere de: Var olan yasalarla ilgili olarak, bir yasa uygulanana kadar yasa değildir. | TED | وهناك شيء آخر لمالاوي وليس فقط مالاوي بل الدول الأخرى أيضا فإن القوانين التي هناك لا تكون قوانين حتى يتم فرضها |
Şüphe çekmeden aletleri başka ülkelere taşımak için paravan da olabilir. | Open Subtitles | وقد تكون طريقة لنقل المعدات إلى بلد آخر دون دفع الشبهات |
E-atık bazen emeğin ucuz, çalışma koşullarının zayıf olduğu ülkelere kasıtlı olarak ihraç edilmektedir. | TED | يتم تصدير المخلّفات الإلكترونية أحياناً عمداً إلى دول ذات عمالةٍ رخيصةً تعمل في ظروفٍ قاسية. |
Böylece görebiliriz. Zengin ülkeler 60 yıldır yoksul ülkelere yardım gönderiyorlar. | TED | قامت الدول الغنية بإرسال المساعدات للدول الفقيرة طوال الستّين عاما الماضية. |
Suçlu iadesi olmayan ülkelere giden 5 kişinin kimliklerini çaldığın bilgisi de elimizde. | Open Subtitles | كما أننا نعرف أنك سرقت هويات خمسة أشخاص متوجهين لدول لا تسلم المجرمين |
Neden diğer ülkelere tüm bu yardımlara kendimizin ihtiyacı varken yardım göndermeye devam ediyoruz? | TED | لماذا نستمر في إرسال مساعدات خارجية لبلدان أخرى في حين نحتاج نحن كل المساعدة التي نستطيع أن نتحصل عليها لأنفسنا؟ |
Bu yüzden öğrencileri akademik olarak başarılı olan ülkelere baktım ve öğretmenlerin gelişimlerine yardım için onların ne yaptıklarına baktım. | TED | لدى بحثت عن البلدان التي لديها طلبة متفوقين أكاديميا، وبحثت عما يقومون به لمساعدة مدرسيهم على التحسن. |
Gelişmekte olan ülkelerdeki göçmenlerin, gelişmekte olan ülkelere gönderdiği para; 413 milyar dolar. | TED | المهاجرون من البلدان النامية يرسلون الأموال إلى بلدانهم 413 مليار دولار |
Birçok zengin ülkede de belirli ülkelere para göndermek tamamen yasak. | TED | الكثير من البلدان الغنية أيضًا تفرض حظرًا شاملًا على تحويل النقود إلى بلدان معينة |
Elimizdeki teknoloji biyonik kulaktan 40 kat daha ucuza uygulanabilir, bu da teknolojiyi tüm dünyaya, en fakir ülkelere bile erişilebilir kılıyor. | TED | أما هذا الاختراع فهو أرخص من زرع القوقعة بأربعين مرة، مما يفتح الباب أمام هذه التقنية عالمياً حتى في البلدان الأكثر فقراً. |
Üç milyonun üzerinde insan sınırları geçti ve komşu ülkelere sığınmacı olarak yerleşti ve gördüğünüz üzere sadece küçük bir kısmı Avrupa'ya yerleşti. | TED | أكثر من ثلاثة ملايين شخص قد عبروا الحدود ووجدوا ملجئاً في بلدان الجوار، ونسبة صغيرة كما ترون انتقلت لتعيش في أوروبا. |
Aynı yıl, iş dünyası aynı ülkelere 3,7 trilyon dolar yatırım yaptı. | TED | في نفس السنة، استثمرت الشركات في تلك الدول النامية 3.7 تريليون دولار. |
Filmler işgâl altındaki ülkelere has motiflerle süslenmişti. | Open Subtitles | فى كل بلد تم أحتلاله كانت رسالة الفيلم تُشحذ بحوادث نابعة من ثقافة المحلية للأقليم ذاته |
Barış sağlamak ve savaşları durdurmak için yapabilceğimiz şeylerden biri de dünyadaki en zengin ülkelerinin gelişmekte olan ülkelere yardım ettiğinden emin olmak. | TED | وأحد الأشياء التي نستطيع فعلها لإيقاف الحروب وإحلال السلام هو التأكد من أن أغنى دول عالم تساعد الدول النامية. |
O zaman, ülkelere ve belirli materyal ve verilere göz atarak başlayalım. | TED | لذلك دعونا نبدأ بالدخول للدول. وإلى المواد والبيانات المحددة. |
Sonuçta şunu gördük: Akbabalar çok farklı ülkelere gidiyor. Bu yüzden, eğer bir probleme yerel gözlüklerle bakarsanız, pek de iyi sonuçlar elde etmezsiniz. | TED | نرى أنها تسافر لدول عديدة، لذا إذا حاولت النظر إلى الأمر على أنه شأن محلي، فهذا لن يساعدك كثيرا. |
Bu adam, adını bile duymadığım, ülkelere gitmiş. | Open Subtitles | إن هذا الرجل سافر لبلدان حتى أنا لا أعرف بإسمها |
Bu nedenle insanlar komşu ülkelere kaçmaya devam ediyorlar, ve biz onlara çölün ortasında mülteci kampları kuruyoruz. | TED | لذلك يستمر الناس بالفرار للبلدان المجاورة، ونحن نبني لهم مخيمات لاجئين في الصحراء. |
Neler oluyor? Kutu diğer ülkelere açık arıttrma ile satışa sunuldu. | Open Subtitles | سيتم بيع الصندوق في المزاد لدولة منافسة |
Ve araştırma şunu belirtiyor: Tecavüz, zina, gayrimeşru çocukların, ve hatta madde bağımlılığı, fuhuşun yüzdesi kadınların araba kullandığı ülkelerde, kadınların araba kullanmadığı ülkelere göre daha fazla olduğunu belirtiyordu. | TED | وتقول هذه الدراسة، نسب الاغتصاب، الزنا، أبناء السفاح، وحتى تعاطي المخدرات، والدعارة في الدول التي تقود فيها النساء السيارات هي نسب أعلى عن الدول التي لا تقود فيها النساء السيارات. |