Gün ışığından yararlanarak, en azından bir yere daha gidebiliriz. | Open Subtitles | لدينا الوقت لكنيسةٍ أخرى على الأقل قبل إختفاء ضوء النهار |
Karanlıkta, penceresiz odalarda saklanırız ve genellikle güneş ışığından kaçınırız. | TED | نختبئ في الظلام، في غرف بلا نوافذ، وعادة ما نتفادى ضوء الشمس. |
Yani bu güneş ışığından iki kat faydalanmak demek hem güneş hücreleri hem de bitkiler için. | TED | لذلك تحصد الضعف من ضوء الشمس، لكل من الخلايا الشمسية وللنباتات. |
Doğadan ilham aldık, güneş ışığından ve rüzgar dinamiklerinden. | TED | إنها مستوحاة أكثر من الطبيعة، مع أشعة الشمس وديناميكية الرياح. |
Ardından bir miktar Sweetums Mısır Şurubu'ndan ve gün ışığından birkaç damla ve biraz da diğer malzemelerden ekliyoruz. | Open Subtitles | و نضيف عليها شراب الذرة القليل من أشعة الشمس و اشياء اخرى |
İsa'nın ışığından uzak kalan her şey pis çukurundan çıkıp topraklarımıza lanet getiriyor. | Open Subtitles | مخلوق شنيع يحجب نور الربّ يخرج زاحفاً من مخبأه ليصبّ لعناته على الأرض |
Burada gördüğümüz galaksiler türünden tipik bir galaksiden gelen ışığın tümü, yıldızların ışığından gelir. | TED | و كل الضوء الذي ترونه من مجرة تقليدية مثل المجرات التي نرى هنا يأتي من ضوء النجوم |
İstasyon merdivenlerine vuran ocak ayı ışığından bahsetti. | Open Subtitles | أخبرني بخصوص ضوء يناير على سلالم المحطات |
Onu güneş ışığından uzak tutun. | Open Subtitles | أنه يكره الضوء الساطع و أن تبعده عن ضوء الشمس |
Ay ışığından oldu sanırım, ama ortada ay yoktu. | Open Subtitles | كان يجب أن يكون ضوء القمر. إلا أنه لا يوجد القمر. |
Söz verilemeyen, ya da gün ışığından uzun sürmeyen şey. | Open Subtitles | الذى لا يمكن الوفاء به أو تم وضعه ليتوانى أكثر من ضوء الشمس |
Uçağa birıemem. Gün ışığından kesin olarak korunmanın yolu yok. | Open Subtitles | لا أستطيع الطيران , ليس هناك طريق متأكداً للمحاذرة من ضوء الشمس |
Etrafı aydınlatmada ay ışığından yararlanılabilir ancak çok da fazla değil. | Open Subtitles | لربما تكون هناك اضائه كافيه من ضوء القمر للعمل, لا شيء اكثر. أعشابهم. |
Güneş'imizin ışığı, bizi her gün aydınlatan ve ısıtan ışık, yıIdız ışığından başka bir şey değildir. | Open Subtitles | ضوء شمسنا الذي يكتنفنا ويدفئنا كل يوم ما هو إلا ضوءٌ نجمي |
Şimdi ikinizde dinleyin, karanlık çökünce daha soğuk olacak, bu yüzden, ilk ay ışığından önce Tinker Bell'i eve götürmen en iyisi olacak | Open Subtitles | الآن اسمعا، يصبح الطقس بارداً في الليل لذلك من الأفضل إعادة تينكر بيل قبل سطوع ضوء القمر |
Gün ışığından hoşlanmıyorlar çünkü böylelikle dudak kalemlerinin ağız kırışıklıklarına nasıl karıştığını görebiliyorsun. | Open Subtitles | إنهم لا يحبو ضوء النهار لأنك تستطيعين أن ترين كيف تنزف شفاههم وتلك التجاعيد في الفم |
Bazıları güneş ışığından beslenir, bazıları karbondan. | Open Subtitles | بعضها يتغذى على أشعة الشمس , البعض الآخر على الكربون |
Şimdi anladım. Elbiselerin seni kızıl güneş ışığından koruyor. Ama bu sıcaklığa fazla dayanamaz. | Open Subtitles | فهمت الآن، ثوبكم هذا يحميكم من أشعة الشمس الحمراء لكنه لن يصمد طويلاً امام هذه الحرارة |
Mürekkepler, gün ışığından etkilenmeyen metal içerirler. | Open Subtitles | تحتوي الأحبار على المعادن، التي هي محصنة ضدّ أشعة الشمس |
Söz verilemeyen, ya da gün ışığından uzun sürmeyen şey. | Open Subtitles | ما لا يمكن الوعد به ، ولا يمكن ابقاءه أكثر من نور الشمس |
Bu yardımcı yosunlar, mercanların ana besin kaynağı olan şekeri üretmek için güneş ışığından faydalanır. | Open Subtitles | هذا طحلب المساعدة إستعمل نور الشمس لإنتاج السكّر مصدر الغذاء الأساسي |
Fakat Kurt ay ışığına ihtiyaç duyuyor! Ay ışığından yapılmış. | Open Subtitles | لكن الذئب يحتاج لضوء القمر، فهو مخلوق منه |
Bir neon ışığından daha parlaktı. | Open Subtitles | أكثر إشراقا من النيون. |