Bunun ötesinde, ışık kirliliği, fazla kilo oranlarına abur cubur tüketimiyle aynı miktarda etki etti. | TED | وأكثر من ذلك، ساهم التلوث الضوئي في الواقع بنفس المقدار لزيادة الوزن مثل تناول الوجبات السريعة المضرة. |
Aslında incelendiğinde ışık kirliliği kanser tipleriyle ilişkili. | TED | وفي الحقيقة، يرتبط التلوث الضوئي بأنواع من السرطان بصفة عامة. |
Görünür ışık kirliliği bu sorunlardan biri değil. | TED | ولا يعد التلوث الضوئي واحدًا من هذه المشاكل. |
Mavi ana gezegenimiz bütün ihtişamıyla karşımızda ve Ay'da Dünya'daki gibi hem bir atmosfer hem de ışık kirliliği olmadığı için yıldızların görüntüsü de harika. | Open Subtitles | كوكبنا الأم الأزرق يرتفع بشموخ ويمكنك أيضا الحصول على رؤية مثالية للنجوم، دون الغلاف الجوي أو التلوث الضوئي التي تعيق المنظر، كما تبدو من الأرض |
Polarizasyon, aşırı ışık kirliliği ve neme yol açar ve kenarları algılamayı kolaylaştırır. | Open Subtitles | الاستقطاب سوف يثبّط التلوث الضوئي الزائد ويسهّل اكتشاف الحافة |
Yaptığı şey, gökyüzüne yayılmak ve "ışık kirliliği" adlı şeye dönüşmek. | TED | وكل ما يفعله هو أنه ينتشر في السماء ويصبح ما ندعوه "التلوث الضوئي". |
Buna ışık kirliliği deniyor. | TED | يدعى التلوث الضوئي. |
Bu gördüğün ışık kirliliği. | Open Subtitles | ما ترينه هو التلوث الضوئي |