| Evet, şey, oğlunun orada güzel bir şey yapma şansı vardı. | Open Subtitles | نعم ، حسنا ، إبنك لديه فرصة ليقوم بشيئ مميّزٍ هنا |
| Kocanın çok küçük bir hayatta kalma şansı vardı, ve o şanslı bir adam. | Open Subtitles | زوجك لديه فرصة ضئيلة جداً للنجاة، وهو رجل محظوظ. |
| Beni öldürme şansı vardı ama yapamadı. | Open Subtitles | لقد كان لديه الفرصة لقتلي ، ولكنه لم يستطع |
| Yenilgi karşısında bile kendini ispatlama şansı vardı. | Open Subtitles | حتى في مواجهه الهزيمة كان لديه الفرصة لاثبات نفسة |
| Her ikimizin de ona yardım etme şansı vardı ama olmadı. | Open Subtitles | وكلانا كان لديه الفرصه لكي يساعده ولكن لم نفعل |
| İyi düşünseydi, yaşama şansı vardı. | Open Subtitles | على العكس ، كان محظوظاً |
| Şüphelinin bu bebekten para kazanma şansı vardı. | Open Subtitles | إذاً، هذا المجرم كانت لديه الفرصة ليتربح من بيع هذه الطفلة |
| O elmaslarla gitme şansı vardı ve gitmedi, bana göre onunla ilgili bir sorunum yok. - Benim var ama. | Open Subtitles | كانت لديها الفرصة للهرب بالألماس لكنها لم تفعل رغم قلقي فليس لديّ مشكلة |
| 3 numaradan sonrakilerin kaçmak için şansı vardı ve şüpheli bunu riske edemezdi. | Open Subtitles | حسنا,أي أحد بعد الضحية رقم 3 كانت لديه فرصة للهرب و الجاني لن يخاطر بذلك |
| Ve Serb'in oyuna katılma şansı vardı ama katılmadı. | Open Subtitles | والصربى كان لديه فرصة للعب الكرة . ولكنه لم يفعل |
| Hayatında güzel bir şeyler yapmak için bir şansı vardı. | Open Subtitles | كان لديه فرصة لفعل شيء في حياته |
| Bence gerçekten bir şansı vardı. İnandığım şeyleri ona ben öğrettim. | Open Subtitles | أظن أن لديه فرصة حقاً علمته كل ما أعرف |
| Beni ele verme şansı vardı ama yapmadı. | Open Subtitles | كانت لديه فرصة ليشي بي لكنّه امتنع |
| O iblis ölmeni isteseydi seni öldürürdü, şansı vardı sonuçta. | Open Subtitles | إذا كان هذا شيطان أرادك ميت من المؤكد أنه كان لديه الفرصة |
| - Babam istedi. Babamın şansı vardı. | Open Subtitles | والدنا كان لديه الفرصة |
| Poe'nun uçaktan inmek için şansı vardı. | Open Subtitles | (بو) كان لديه الفرصة ليترك الطائرة |
| Peyton. Onla konuşmalısın. Lucas'ın daha iyi atış şansı vardı. | Open Subtitles | بيتون) , عليكِ بالتحدث اليه (لوكاس) كان) لديه الفرصه الأفضل , لقد رأيتيه , صحيح ؟ |
| İyi düşünseydi, yaşama şansı vardı. | Open Subtitles | على العكس ، كان محظوظاً |
| Seni öldürmek için veya düğmeyi geri almak için şansı vardı. | Open Subtitles | لقد كانت لديه الفرصة لقتلكِ أو لكي يستعيد الزّر |
| Eğer hayatımda olmak isteseydi benimle konuşmak için bir sürü şansı vardı. | Open Subtitles | لقد كان لديه العديد من الفرصة ليتحدث الي |
| Bunu yapma şansı vardı | Open Subtitles | بالتأكيد كانت لديها الفرصة |