Kongrenin büyük bankaları dağıtıp, mortgage ve benzer endüstrileri yeniden düzenlemekten başka şansı yoktu. | Open Subtitles | والكونجرس لم يكن لديه خيار غير افلاس البنوك الكبيرة وترتيب الرهنيات في هذا المجال |
Kongrenin büyük bankaları dağıtıp, mortgage ve benzer endüstrileri yeniden düzenlemekten başka şansı yoktu. | Open Subtitles | والكونغرس لم يكن لديه خيار آخر سوى تحطيم المصارف الكبرى وتنظيم الرهون العقارية والصناعات المشتقة. |
Dük epeyce iyi döğüştü, çok fazla şansı yoktu. | Open Subtitles | يحارب الدوق بشكل جيد كان عنده فرصة عادلة |
Olmaya ihtiyaç duyduğu şeyi gerçekleştirme şansı yoktu. | Open Subtitles | كانت فرصتها معدومة لتحقق ما كانت تريده |
Askerlerin hiç şansı yoktu ve bunu biliyorlardı. Birçoğu öldürüldü. | Open Subtitles | ولم يكن للجنود فرصة للنجاة وكانوا يعرفون ذلك ، قُتل الكثيرون |
Seçme şansı yoktu. | Open Subtitles | لم يملك خياراً آخر |
Kaltağın başka şansı yoktu, şimdi de bize anlaşma teklif ediyor. | Open Subtitles | العاهرة لم يكن أمامها خيار ، والآن هي تقدم لنا عظمة |
Dün gece biraz canlı tutabildik, ama hiç şansı yoktu. | Open Subtitles | أبقيناه على قيد الحياة لفترة الليلة الماضية، لكن لم تكن لديه فرصة |
Dava tamamen aleyhine. Kaçmaktan başka hiçbir şansı yoktu. | Open Subtitles | ،القضية ضده قوية لذا لم يكن لديه خيار غير الاختفاء |
Aslında hiç şansı yoktu. Tetiği çekmek zorundaydı. | Open Subtitles | لم يكن لديه خيار حقًا كان عليه أن يجذب على الزناد |
Elinde delil olmadığı için, saygı değer Yargıç Wilkerson'ın davayı düşürmekten başka şansı yoktu. | Open Subtitles | بدون ادلة القاضي الشريف ويلكرسون لم يكن لديه خيار الا اسقاط القضية |
Kimsenin şansı yoktu. | Open Subtitles | لا أحد كان عنده فرصة. |
Bana karşı hiç şansı yoktu. | Open Subtitles | "كانت فرصتها معدومة أمامي" |
Çölde gece ne kadar soğuk olduğunu düşünürsek hiç şansı yoktu. | Open Subtitles | حسنا، بالطريقة التي تنخفض فيها درجات الحرارة في الصحراء ليلا لم تكن تمتلك فرصة للنجاة |
O kızların hiçbir şansı yoktu. | Open Subtitles | هاتان الفتايات لم يكن لديهم فرصة للنجاة |
Adam kaçmak zorundaydı. Başka şansı yoktu. | Open Subtitles | .اضطر (آدم) للهرب لم يملك خياراً آخر |
Bu da ne? Seçim yapma şansı yoktu. | Open Subtitles | لم يملك خياراً |
Hiç şansı yoktu. | Open Subtitles | لم يكن أمامها فرصه |
Hiç şansı yoktu. Baskın onunla arkadaş oldu, ona ait olacağı bir yer verdi. | Open Subtitles | لم تكن لديه فرصة , القائد صادقه |
Ama öyle bir babası olduğu için çocuğun hiç şansı yoktu zaten. | Open Subtitles | لكن مع والد مثل والده... لمْ تكن لديه فرصة قط. |