Onlara bir ev bulabildiğimiz için şanslıydık ama biraz tadilata ihtiyacı vardı. | TED | كنا محظوظين جدا أن وجدنا لهم بيتًا لكنه احتاج القليل من العمل |
Geriye canlı olarak ve arkadaşlığımız bozulmadan döndüğümüz için şanslıydık. | Open Subtitles | و قد كنا محظوظين عندما عدنا احياء و صداقتنا سليمة |
Ama sonunda kendimi kurtardım ve şanslıydık ki birbirimizi bulduk. | Open Subtitles | لكني خرجتُ منها ولقد كُنا محظوظين كفاية لنجد بعضنا البعض |
O harika bir kadındı ve onunla yaşadığımız için şanslıydık. | Open Subtitles | كانت إمرأة عظيمة ونحن محظوظون بالوقت الذي حظينا به معها |
Ailesiyle önceden şanslıydık ama bir masumu öldürmeden önce onları durdurmalıyız. | Open Subtitles | أوه ، لقد حالفنا الحظ مع أهلها من قبل . لكن يجب أن نوقفهم قبل أن يقتلوا بريء |
- Biz rafineride çalıştığımız için hayatta kalacak kadar şanslıydık. | Open Subtitles | من كانوا منا محظوظين لينجوا لأننا كنا نعمل في المصفاة |
Ve çalışmak için bir fırsatımız olmasından dolayı çok şanslıydık. | TED | وهكذا كنا محظوظين جدا الحصول على فرصة للعمل. |
Elle temizleme işinde şanslıydık. | TED | الآن، لقد كنا محظوظين في تنظيفنا اليدوي. |
Biz aslında çok şanslıydık ve birçok hedef gerçekleşti ya da şu anda gerçekleşmekte. | TED | كنا في الواقع محظوظين جدا والعديد من تلك الأهداف قد تحققت أو في طور التحقق. |
Akıllı, harika bir kadındır ve şanslıydık ki | TED | انها امرأة رائعة و ذكية، تلك المرأة. و لقد كنا محظوظين. |
Olduğumuz yerde olduğumuz için oldukça şanslıydık yani. | TED | لقد كنا محظوظين إذًا، بكوننا في ذلك الموقع. |
Hiçbir kaynağımız yoktu. Farkedildiği için inanılmaz derece şanslıydık, | TED | لم يكن لدينا تمويل له. لقد كنا محظوظين بشدة لتلقي المساعدة، |
En sonunda, ailece Amerika'da yeni bir eyalete taşındık. Ve yeni bir grup terapistle tanışacak kadar da şanslıydık. | TED | أخيراً، انتقلت أنت وأسرتي إلى ولاية جديدة فى أمريكا، وكنا محظوظين فقد وجدنا معالجين جديدين. |
Şaşırtıcı derecede şanslıydım, şaşırtıcı derecede şanslıydık. | TED | لقد كنت محظوظا بشكل مدهش ، لقد كنا محظوظين بشكل مدهش. |
Doktor bir arkadaşım var. O açıdan şanslıydık. | Open Subtitles | كما ترى، الطبيب صديق لي لذا كنا محظوظين جدا بذلك |
Titanyum, çalışılması zor bir metal çoğu kişi nasıl çalışılacağını anlayamadı ama biz çok şanslıydık. | TED | العملُ صعبٌ مع معدن التيتانيوم، فكثيرٌ من الناس لا يعرفونُ آلية العمل لكننا محظوظون جدّاً. لقد عملتُ مع فريقٍ مذهل |
Jip bulduğumuz için şanslıydık çünkü bir gün önce elimizdeki tek jip bozulmuştu. | Open Subtitles | نحن محظوظون في الحصول علي سيارة جيب، يوم ما في الماضي، واحدة فقط تعطلت |
Güzel,sana dürüst olmam gerekirse biz çok şanslıydık. | Open Subtitles | حسنا , لكى أكون صريح معكم . أعتقد بأننا محظوظون |
Bu kez şanslıydık, bir dahaki sefere ne olacak? | Open Subtitles | حالفنا الحظ في الهروب، ماذا عن المرّة القادمة؟ |
Bu sefer şanslıydık, bir dahaki sefere ne olacak? | Open Subtitles | حالفنا الحظ في الهروب، ماذا عن المرّة القادمة؟ ، ليس لدينا خيار سوى الانفصال |
O Mekaniği kaçırttığımız için şanslıydık. | Open Subtitles | أنا أقول لك لقد حالفنا الحظ في التمكن من الآليّ ذاك |
Bu aileye sahip olduğum için, onlarda bana sahip oldukları için şanslıydık. | Open Subtitles | كنت محظوظا بالحصول على هؤلاء الوالدين . وكانوا محظوظان بالحصول علي |
İlk seferinde, onu beklemediği anda yakaladığımız için şanslıydık, o haliyle bile bizi öldürüyordu | Open Subtitles | الآن ، قد حالفنا الحظّ في المرّة الأولى التي أوقعنا به على جنبه الأعمى ، وقد إقترب من قتلنا |
- Evet doğru. Ama dün gece şanslıydık. | Open Subtitles | لكن ليلة أمس، كان الحظ يحالفنا |
Başkan Ellis işe Interpol'ü soktuğu için de şanslıydık. | Open Subtitles | لقد صادفنا الحظ بأن الرئيس جعل الانتربول يتدخل |