| Seçimini kullanırdı şaraptan yana sırt çevirerek onu isteyen onca adama | Open Subtitles | تحركت بشكل أفضل على النبيذ بينما رجال بقيتهم كان يتلقي ركلاتهم |
| Bu bey öldü, çünkü içinde zehir olan şaraptan içti. | Open Subtitles | لقد مات هذا السيد لأنه شرب بعض . النبيذ الذى به سم |
| Yatağının başına istediği şaraptan bahsetti mi acaba? | Open Subtitles | هل طلب منك ان تضع كاس النبيذ بجوار سريره ؟ |
| Atrium'a da birkaç sandalye. En iyi ikinci şaraptan. | Open Subtitles | بعض الكراسي في الأنتريه ثاني أفضل نوع من النبيذ |
| Çok güzel bir yemekti peder şaraptan tut, jambona kadar, dört dörtlük bir sofraydı. | Open Subtitles | كانت وجبة شهية يا أبتي نبيذ ، لحم خنزير و كل الأطياب |
| Hayır, onca şaraptan ve afyonruhundan sonra hiçbir şey hissetmeyecektir. | Open Subtitles | لا , بالمره النبيذ و المخدر الذى اعطيناه اياه يجعله لا يشعر باى شئ |
| Köfte ve sürahi, kebap ve şaraptan çok daha kaliteli görünüyor. | Open Subtitles | الأسياخ أفضل حالا من الكباب الزجاجه أكثر فخامه من النبيذ الذى بداخلها |
| Keşke o çalınmış şaraptan içmek için biraz olsaydı. | Open Subtitles | اتمنى ان يكون لدي القليل من هذا النبيذ المسروق لاشربه |
| Şarap ekolünden gelen bir takım insanların deyişi ile, kırmızı şaraptan hası yoktur. | Open Subtitles | هناك بعض المدارس الفكرية التي لا تعترف بغير النبيذ الأحمر. |
| Bilmiyorum, belki şaraptan, belki biradan... | Open Subtitles | أنا لا أعرف ما اذا كان النبيذ ربما، أو إذا كانت البيرة |
| Hayatında bir bardak şaraptan fazlasını içmemiştir ve tamamen kafayı bulmak için bu günü seçti. | Open Subtitles | إنها ثملة إنها لم تأخذ أكثر من كوب من النبيذ طوال حياتها .. ولقد إختارت اليوم لكي تكون ثملة |
| Hayattan, aşktan, sanattan, şaraptan, işten. | Open Subtitles | الحيــاة، الحــب، الفــن، النبيذ والعمــل |
| Bana ver lütfen. O şaraptan anlamaz. | Open Subtitles | اسكبه هنا رجاء،إنه لا يعلم شيئاً عن النبيذ |
| Orada öyle dikilme de bana şu harika şaraptan biraz koy. | Open Subtitles | دعني أصبّ لكَ البعض من هذا النبيذ الرائع حسناً |
| şaraptan anlayanlar mantarı koklayarak doğru lezzet mi, anlayabilirler. | Open Subtitles | تعرفين ، الأشخاص الخبراء بالنبيذ يستطيعون إخبارك إن كانت نكهة النبيذ جيدة من خلال شم سُدَادة الفلين |
| Kırmızı şaraptan, pikniklerden, klasik müzikten hoşlanıyor. | Open Subtitles | يحب النبيذ الأحمر، الرحلات و الموسيقى الكلاسيكية |
| Belki de biz görmeden şaraptan bir bardak içmiştir. | Open Subtitles | ربما كان يشرب النبيذ عندما لم نكن منتبهين |
| Eğlenceli ama şaraptan aldığım zevk daha tatmin edici. | Open Subtitles | كتاباته ممتعة، لكنّي، أفضل المتعة التي أحصل عليها من النبيذ. |
| - O pembe şaraptan var mı? - Beyaz şarabım var. | Open Subtitles | هل لديك أي من النبيذ الوردي لدي نبيذ أبيض |
| - Dini törenlerde kullandığınız bir bardak yoğun tatlı şaraptan yok mu? | Open Subtitles | ليس كأس من هذا الشئ السميك نبيذ حلو الذى انتم تستخدموه فى شعائركم الدينيه ؟ |
| Orta kalite şaraptan hoşlanır mısın? Annem şarabı buzlukta saklamayı sever .ve üç ay sonra hâlâ aynı şişeyi içiyor oluruz. | Open Subtitles | ما أراه أن أمي تحب أن تحتفظ بالنبيذ في البراد حتى يمكن شربه بعد ثلاثة أشهر |
| - Annem, şaraptan zom olduğu zaman iyidir. | Open Subtitles | نعم, أمي لطيفة نوعا ما عندما تتناول الكثير من الكروم الكاردوني |