Dolayısıyla ihtiyacımız olan şeyin illa internetin performansına sahip olması Şart değil. Fakat bir polis şubesi itfaiye şubesine internet olmadan da ulaşabilmeli veya hastaneler de akaryakıt ısmarlayabilmeli. | TED | ما نحتاج إليه شيء ليس بالضرورة أن نمتلك أداء الإنترنت, ولكن أن يكون قسم الشرطة قادرا على استدعاء قسم الإطفاء من دون الإنترنت، أو المستشفيات التي تطلب زيت الوقود. |
Soru sorman Şart değil, konuşmak isterler mi öğrenmek için. | TED | ليس بالضرورة السؤال ، لكن لأري إذا كانوا يريدوا التحدث ؟ |
Öyle olması Şart değil, isterseniz, Türkçe de olur. | Open Subtitles | ليس بالضرورة يمكن أن تكون بالتركية لو أردت ذلك حقاً |
Fiziksel dokunma ya da belirgin bir tehdit olması da Şart değil. | Open Subtitles | ليس شرطاً أن يكون لمس جسدي أو تهديد معين |
Ödeme Şart değil. | Open Subtitles | الدفع ليس ضروريًا. |
Şart değil. | Open Subtitles | حَسناً، لَيسَ بالضرورة. |
Şart değil. Şart değil. | Open Subtitles | ليس بالضرورة يا سيدي, ربما أنت على علم بشأن برنامج الشرطي الآلي |
Bir çok kadınla birlikte olan biri olması Şart değil. | Open Subtitles | ليس بالضرورة أن يكون شخصاً محبوباً لدى النساء. |
O bir şey için de bir yüzük olması Şart değil. | Open Subtitles | ذلك الشيء المعين ليس بالضرورة أن يكون الزواج |
Bu sadece Ben Hatfield ve Elliott Stanton'ın kavga ettiğini gösterir, birbirleriyle bile olması Şart değil. | Open Subtitles | حسنا، هذا يثبت فقط أن بن هاتفيلد وإليوت ستانتون حصل في معركة، ليس بالضرورة مع بعضها البعض. |
Bu kadar güçlü bir patlamanın illa bomba olması Şart değil. | Open Subtitles | هذا الانفجار القوي ليس بالضرورة أن يكون قنبلة |
- Şart değil. DNA'sını gördün, sürekli dalgalanıyordu. | Open Subtitles | ليس بالضرورة لقد رأيتي الحمض النووي, كان يتذبذب |
Bu gece iyi yiyin, iyi sevişin, iyi dinlenin. Bu sırayı takip etmeniz Şart değil. | Open Subtitles | طعام جيد و نساء جميلات و راحة مناسبة ، ليس بالضرورة بذلك الترتيب |
Ayrıca kişilik değişimine neden olması Şart değil. | Open Subtitles | ويُمكن ، ولكن ليس بالضرورة ان تفسر التغيرات الذهنية |
Ayrıca kişilik değişimine neden olması Şart değil. | Open Subtitles | وقد ولكن ليس بالضرورة ان يسبب تغيرات بالشخصية |
"Hayır," anlamına gelmesi Şart değil aslında. Konuşmak istemiyorum, o kadar. | Open Subtitles | لا، بالفعل، ليس بالضرورة ان يكون نفي أنا فقط لا أريد أن أتحدث عنه |
Bu Şart değil. Katkıda bulunabilirler. | TED | ولكن هذا ليس بالضرورة ويمكنهم أن يسهموا في المجمتع ، |
Aynı hisleri paylaşması Şart değil. | Open Subtitles | ليس بالضرورة ان لديه نفس الاحاسيس |
- Öyle olması Şart değil. | Open Subtitles | ليس شرطاً أن تكون هكذا |
- Bu Şart değil. | Open Subtitles | -هذا ليس ضروريًا |
- Şart değil. | Open Subtitles | - لَيسَ بالضرورة. |
Tabii çok uzun kirişli köprüler her yere gitmek için Şart değil. | TED | ولكن بالطبع البحور الفائقة ليست بالضرورة الطريق التي يجب المضي فيه دائماً. |