Ruhu şekillendiren gücü anlayabilmek için bir umudumuz olabilir mi? | Open Subtitles | أيمكننا أبداً أن نأمل فى فهم القوة التى تشكل أرواحنا؟ |
Şimdi günlerinizi şekillendiren insanlarla olan bağlarınızla ilgili düşünün. | TED | الآن، فكر بعلاقاتك بالناس التي تشكل يومك. |
Onunla ilgilenmezseniz, kendinizi, onun hayatını şekillendiren durumları düşünmek için gereken manevi yükümlülüğe sahipmiş gibi görmek zorunda olmazsınız. | TED | وإذا كنتم لا تهتمون به، لا ينبغي عليكم أن تشعروا بوجود التزام أخلاقي للتفكير حول الظروف التي شكلت حياته. |
Başkalarının vermiş olduğu benim de içselleştirdiğim cevapları dönüştürmeye çalışıyordum. Tekerlekli sandalye kullanmaya başladığımdan beri kimliğimi şekillendiren kalıpları umulmayan görüntüler yaratarak dönüştürmeye çalışıyordum. | TED | كنت أعمل على تحويل تلك الانطباعات الداخلية، أحول الأفكار المسبقة التي شكلت هويتي عندما بدأت باستخدام الكرسي المتحرك عن طريق خلق صور غير متوقعة. |
Dünyamızı şekillendiren görkemli bir medeniyetti. | Open Subtitles | هذه كانت الحضارة المجيدة التي شكّلت حضارتنا. |
Bu lav gölünü müthiş bir manzaradan ziyâde kılan şey onun Dünya'nın derinliklerini görmemizi sağlayan bir pencere olması ve gezegenimizi şekillendiren güçleri anlamamıza yardımcı olması. | Open Subtitles | ما يجعل بحيرة الحِمم هذه أكثر من مجرد مشهدٍ رائع هو نافذتها التي تُمكّننا النظر عميقاً داخل الأرض، وهي تساعدنا على فهم القوى التي تُشكّل كوكبنا. |
Bu da politik sistemi etkisiz kılıyor, çünkü yaşamımızı şekillendiren güçler üzerinde bir kontrolü yok. | TED | إنه يجعل النظام السياسي غير مؤثر لانه ليس لدينا السيطرة على القوى التي تشكل حياتنا |
Tamam Cat Grant için çalışıyorum ama ben insanların ne düşündüğünü şekillendiren güçlü bir kadın tarafından yönetilen bir medya şirketinde çalışmanın fark yaratacağım bir yer olacağını sanmıştım, onun yerine tek yaptığım... | Open Subtitles | ذهبت للعمل في كات جرانت لأني أعتقدت العمل في شركة إعلامية تدار من قبل إمرأة قوية التي فالحقيقة تشكل ما يفكر به الناس |
Buralar benim yaşam deneyimimi şekillendiren yerler oldular. | TED | هذه هي الآماكن التي تشكل تجاربي. |
Eğitim sistemini eşeledikçe, derinlere indikçe, insanların sistem içindeki davranışlarını belirleyen, şekillendiren birkaç temel sorun bulduk. | TED | إذن ومع مرورنا خلال نظام التعليم، ونحن نفتش في العمق وجدنا بعض هذه الأسباب الجذرية الأساسية التي كانت مصيرية، والتي كانت تشكل كيفية تصرف الناس في النظام. |
Barbarca, yüzgeç çorbası için köpekbalıklarını öldürüyoruz. Gezegenin kimyasını şekillendiren, karbon çevrimini, azot çevrimini, oksijen çevrimini, su çevrimini ve yaşam destek sistemimizi yönlendiren besin zincirlerini baltalıyoruz. | TED | بوحشية، نحن نقتل أسماك القرش من أجل حساء زعانف القرش، نقوض سلاسل الغذاء التي تشكل كيمياء الكوكب و نهجم على دورة الكربون، دورة النايتروجين، دورة الأوكسجين، دورة المياة، نظام دعم حياتنا. |
ÜIke ilerleyemez. İşçiler Amerika'yı şekillendiren aletlerdir. | Open Subtitles | العمال هم الأدوات والتي تشكل أمريكا |
Bilimden önceki zamanlarda, mitoloji dünyayı şekillendiren güçlerle insanları bağdaştırmıştır. | Open Subtitles | في الماضي وقبل أن يظهر العلم فإن الأساطير فسرت القوى التي شكلت العالم |
Buhar makineleri, faydaları, sahipleri Victoria dönemi İngiltere'sini şekillendiren güçlerdi. | Open Subtitles | المحركات البخارية،منافعها و ملاكها هذه هي القوي التي شكلت بريطانيا الڤيكتورية |
Dünyayı şekillendiren süreçleri anlayabilmek için ücra yerlere gidip elleri kirletmek yeni bir yöntemdi. | Open Subtitles | الذهاب إلي أماكن متطرفة و تلويث اليدين كانت طريقة جديدة لمحاولة فهم العمليات التي شكلت الأرض |
Ama bu onu Dünya'yı şekillendiren güçler hakkında radikal ve tartışmalı bir teori sunmaktan alıkoymadı. | Open Subtitles | لكن ذلك لم يمنعه من أن يضع نظرية جذرية عن القوي التي شكلت الأرض |
Hayatımın büyük bir kısmını gezegenimizi şekillendiren kuvvetleri anlamaya harcadım. | Open Subtitles | لقد قضيت معظم حياتي في محاولة فهم القوى التي شكلت كوكبنا. |
Hayatımın büyük bir kısmını gezegenimizi şekillendiren kuvvetleri anlamaya harcadım. | Open Subtitles | قد أمضيت معظم حياتي في محاولة فهم القوى التي شكلت كوكبنا، |
Bu medeniyeti şekillendiren bu bereketli nehirlerdi ama Çinliler bu nehirlerin bir ejderha tarafından oluşturulup kontrol edildiğine inanırlardı. | Open Subtitles | الأنهار الخصبة لربما شكّلت هذه الحضارة، لكن الصينيين إعتقدوا الأنهار شكلت وتحت سيطرة التنين. |
Dünyamızı şekillendiren güçlerin evrenimizde tek olup olmadığını keşfetmek için. | Open Subtitles | لإكتشاف إن كانت القوى التي شكّلت كوكبنا |
Fakat hikâyeyi, bir kitabın sayfalarından alınan herhangi bir şeyden daha fazla şekillendiren, gerçek bir yaşam tecrübesine sahipti, hayaletler, kan ve ölüm dolu korkunç bir travma: | Open Subtitles | لكن كان هناك تجربة حياتية فعلية شكّلت القصة أكثر من أي شيء ،مستخرج من صفحات أي كتاب صدمة مروّعة مثقلة :بالأشباح والدماء والموت |
Fakat şimdi, hayatımızı şekillendiren bir çok şeyi bu görünmeyen dünyaları görebiliriz. | Open Subtitles | لكننا الآن نستطيع خطف نظرة على ذلك العالم الأشمل، العالم الخفي، ونرى الوسائل الكثيرة التي تُشكّل حيواتنا. |