Bir kediyi yalamanın ardındaki psikolojik sorunlar benim bahsetmek istediğim şeyler değil. | Open Subtitles | إن المشاكل النفسية وراء لعق قطة هي أشياء لا أريد الخوض فيها. |
Yangın, hırsızlık, kaza sadece başkalarının başına gelen şeyler değil, onlara bunu söylüyorum. | Open Subtitles | الحرائق والسرقات والحوادث أشياء لا تحدث للآخرين فقط. |
Bunlar yemekli partilerde konuklarına sohbet arasında dinletebileceğin türden şeyler değil. | Open Subtitles | أشياء لا تشغلها لضيوفك على العشاء للتغطية على ثغرات المحادثة |
Geçmişte yaşananlar kontrol edebileceğin şeyler değil. | Open Subtitles | انه ماضيي ماضيك ليسّ شيئاً يمكنك التحكم به |
Geçmişte yaşananlar kontrol edebileceğin şeyler değil. | Open Subtitles | ماضيك ليسّ شيئاً يمكنك التحكم به |
Kullandıkları resimler pek iç açıcı şeyler değil. | Open Subtitles | ان الصور التي يظهرونها بالصحف ليست جيده |
Bunlar marketten alınabilecek şeyler değil. | Open Subtitles | و هذه أشياء لا تُشترى من المتجر. |
Kullandıkları resimler pek iç açıcı şeyler değil. | Open Subtitles | ان الصور التي يظهرونها بالصحف ليست جيده |