Bilmiyorum, ama... sanki bir şeyler yapmaya karar vermiş gibiydi. | Open Subtitles | لا أعرف ولكن لقد بدا وأنه ينوي فعل شيء ما |
Bu üç şey ise tamamen bize kalmıştır, ve bir şeyler yapmaya karar verirsek tüm dünyamızı değiştirebilir. | TED | أما هذه الأشياء الثلاثة، فهي تتعلق بنا بالكامل. ويمكنها أن تغير عالمنا برمّته لو أردنا فعل شيء حيال ذلك. |
Kilisede pantolon giymek ve erkeklerin toplantılarına gitmek gibi göz ardı edilemez şeyler yapmaya çalıştık. | TED | حاولنا فعل أشياء لايمكن تجاهلها، مثل ارتداء السراويل في الكنيسة ومحاولة حضور الاجتماعات المحصورة على الرجال. |
Ortaklarının gücünü şirketlerle masaya oturmak, onlarla daha yakın ilişkiler kurmak ve onları daha iyi şeyler yapmaya özendirmek için kullanmak isterler. | TED | يريدون أن يستخدموا قوة أسهمهم ليجلسوا مع الشركات، ويتشاركوا معهم، ويشجعوهم على القيام بأشياء أفضل. |
Bir şeyler yapmaya mecbur hissettim, bu yüzden gidip kocayla yüzleştim. | TED | لقد شعرت بضرورة القيام بشيء لذلك توجهت إلى هناك وواجهت زوجها. |
Brezilya devlet başkani Lula' nın yaptıkları gibi şeyler yapmaya başlamalıyız. | TED | نحتاج لأن نبدأ بفعل أشياء مثل لولا، رئيس البرازيل. |
Hayır, dışarı çıkalım istedim çünkü bence bir şeyler yapmaya tekrardan başlama vaktimiz geldi. | Open Subtitles | لا، فقد أردتُ أن أتأنّق وأخرج لأنِّي أظن أن الوقت قد حان لنبدأ بفعل الأمور مجددًا |
Sizi incitti, korkunç şeyler yapmaya zorladı. | Open Subtitles | لقد آذاك و اجبرك على القيام بأمور فظيعة |
Ve Aubrey de Grey ile Godspeed 'e şans diliyorum, ve onlar gibi diğer insanlara, en kısa zamanda bu konuda bir şeyler yapmaya çalışmak için | TED | وأتمنّى التوفيق لأوبري دي غراي والأشخاص أمثاله في محاولة فعل شيء حيال هذ الأمر في أسرع وقت |
O zaman afedersin, Cosmo okuyup bir şeyler yapmaya çalıştığım için. | Open Subtitles | إعذرني على القراءة يا عبقري ومحاولة فعل شيء |
Daha doğrusu kendim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Hayatımda ilk defa. | Open Subtitles | أو بالأحرى لأول مرة في حياتي أحاول فعل شيء من أجلي |
Geri kalan her şeyi de kaybetmemek için, bir şeyler yapmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | أنا أحاول فعل شيء لكي لا أخسر كل شيء,أيضاً |
İnsanlar, istekleri dışında şeyler yapmaya zorlanıyordu. | Open Subtitles | من حيث إجبار الناس على فعل أشياء رغمًا عن إرادتهم |
O yüzden para kazanmak için acayip üşütük şeyler yapmaya başladık. | Open Subtitles | لذلك انتهينا إلى فعل أشياء مخبولة فقط لنجني المال |
Dünyadaki fiziği düşünerek, maddeleri bilgisayarlar olarak, bu tarz şeyler yapmaya başlayabilirsiniz. | TED | فقط بالتفكير في فيزياء العالم، المواد كحواسيب، يمكنكم البدء في القيام بأشياء كهذه. |
Artık ev işlerine yardım edeceksin ve birlikte bir şeyler yapmaya başlayacağız. | Open Subtitles | سيكون عليك أن تبدأ في مساعدتي في شؤون المنزل وسيكون علينا القيام بأشياء معا |
Bu durumdan sıkılan Muungano adında bir yerel gecekondu sakinleri federasyonu, bir şeyler yapmaya karar verdi. | TED | بعد أن ضاق ذرعاً من مثل تلك المواقف، قرر اتحاد محلي للسكان بالعشوائيات يُدعى مانجونا القيام بشيء في هذا الشأن. |
Telefonu hemen ona ver yoksa pişman olacağın şeyler yapmaya başlarım. | Open Subtitles | عليك أن تعطيه الهاتف الأن و إلا سأبدأ بفعل أشياء تندم عليها |
Kadınları bir şeyler yapmaya ikna edebilen biri olsaydım 20'li yaşlarımın çoğunu banyoda geçirmezdim. | Open Subtitles | هيا، إن كنت نافعا بإقناع النساء بفعل الأمور لما كنت امضيت معظم العشرينيات من عمري بالحمام |
Bilfiil bir şeyler yapmaya çalışıyorum Diana. | Open Subtitles | إنني أحاول القيام بأمور فعّالة |
Hiç bu kadar insan benim için bir şeyler yapmaya kalkmamıştı. | Open Subtitles | كاي من فضلك.. أنا لم أحظ يوما بالكثير من الناس يحاولون فعل الأشياء لي |
Beni ağza alınmayacak şeyler yapmaya zorluyorlar. | Open Subtitles | يدفعونني لفعل أشياء يبرأ اللسان عن ذكرها. |
Ama 1973’te son Saturn V Skylab uzay istasyonunu açmak için kullanıldı. Ay’a iniş yaptıktan sonra Mars’a devam etmek yerine, mekik dediğimiz şeyler yapmaya karar verdik. | TED | لكن استخدم آخر صاروخ ساترن 5 في 1973 لدفع محطة المختبر الفضائي إلى موقعها. ثم قررنا بناء شيء جديد سميناه المكوك بدلا من الاستمرار باتجاه المريخ بعد هبوطنا على القمر. |
Ama birbirimize korkunç şeyler yapmaya devam edemeyiz. | Open Subtitles | لكن لا يمكننا مواصلة فعل أمور مروعة ببعضنا البعض |
Ama evde benim için işler daha kötüye gittiğinde bir şeyler yapmaya karar verdi. | Open Subtitles | لكن عندما بدأت الأمور تسوء في منزلي هو قرر أن يفعل شيئاً |
Yıldönümümüz için her zaman bir şeyler yapmaya çabalıyorsun. | Open Subtitles | أنت دائماً تحاول أن تقوم بشيء لطيف في عيد زواجنا |
Ivır zıvır yaparım. Protesto için özgün bir şeyler yapmaya başladım, ruhsal bir savaşta silah olabilecek şeyler, insanlara ses olabilecek şeyler ve önlerindeki yol için onları güçlendirecek şeyler. | TED | بدأت حينها أصنع أشياء خصيصًا للاحتجاجات، أشياء ترقى لكونها أسلحة في حربٍ روحية، أشياء ستعطي الناس صوتًا ومن شأنها أن تحصّنهم في الخطوات القادمة. |
Bir şeyler yapmaya çalışıyorum küçük şeyler, ne olursa. | Open Subtitles | احاول ان افعل اشياء اشياء صغيرة , اي شيء |