Bu uzun süreli kuşatma, Christophe’un şiddetli bir devrimle ilk karşılaşmasıdır. | TED | كان حصار المدينة الممتد هو أول مواجهة لكريستوف مع ثورة عنيفة. |
Düğünü basıp hafif sarhoş oluyorsunuz, işler şiddetli bir hal alıyor. | Open Subtitles | لذا أقتحمت الزفاف، وأصبحت سكران قليلاً. لكن الأمور أخذت منعطف عنيف. |
Oğlunuzu hastaneye götürmüşsünüz ve orada şiddetli dehidratasyon tedavisi görmüş. | Open Subtitles | أخذت إبنك إلى المستشفى حيث تم علاجه من جفافٍ حاد |
Ama gerçekte, Güneş'in tüm şiddetli infilaklarına güç veren manyetizmadır. | Open Subtitles | لكن فى الحقيقة ما يُحدِث كل هذا العنف هو المغنـاطيسيـة |
Bazıları şiddetli epilepsi krizlerinin sonucu bazılarını da kendi kendine yapmış. | Open Subtitles | بعضها كان بسبب نوبات الصرع العنيفة والبعض الآخر هي سببيتها لنفسها |
Sıtma ilerleyen aşamalarında, yerel olarak "degedege" diye bilinen şiddetli ataklara neden oldu. | TED | في مراحلها الأخيرة اقترنت إصابات الملاريا بنوبات شديدة معروفة محليًا بـ دجي دجي؟ |
Bir çocuk doktoru olarak görmek zorunda olduğum ilk hastalardan biri Sol'dü, şiddetli solunum yolu enfeksiyonu sebebi ile başvurmuş bir aylık güzel bir bebek. | TED | كانت سول من أوائل المرضى اللذين أشرفت عليهم كطبيبة أطفال، وهي رضيعة جميلة عمرها شهر واحد دخلت المستشفى وهي تعاني من أعراض عدوى تنفسية حادة. |
Bir şeyle suçla, yeter ki şiddetli olsun. | Open Subtitles | توجه الى قضية اغتصاب اخرى. اي جريمة مادام هنالك عنف |
Bu çok güzel, ama şiddetli, rekabetçi davranışları ödüllendirmen yanlış. | Open Subtitles | هذا لطف منك، لكنك مخطئ لمكافئتي على السلوك التنافسي العنيف |
bölgede yer yer yıldırım düşmeleri ve şiddetli rüzgâr fırtınaları çıkması bekleniyor. | Open Subtitles | لذلك من المتوقع عواصف رعدية عنيفة و قاسية ربما ستحدث بعد قليل |
Ve ardından gelen hayal kırıklığı, şiddetli olaylara neden olabilir. | Open Subtitles | والإحباط الذي يلي ذلك قد يؤدي إلى ردود فعل عنيفة |
Araç ilerlerken, şiddetli rüzgar hızları ve büyük ölçekte artan basınç kaydetti. | Open Subtitles | في الطريق لاسفل ,سجلت سرعات رياح عنيفة وضغط متزايد علي نحو واسع |
Durgun ve hareketsiz görünüşüne rağmen burası enerji tarafından şiddetli bir biçimde şekillendirildi. | Open Subtitles | بالرّغم من نعاسها، ومظهرها الواهن، هذا المشهد قد تحول بشكل عنيف بواسطة الطاقة. |
Yani şiddetli hükümet karşıtı görüşleri olan tarikat liderinin 50 gayrimeşru çocuğundan biri. | Open Subtitles | خمسين طفلا غير شرعي يتملكهم زعيم الطائفة الذي كان عنيف الأراء المعادية للحكومة |
Unutma, ortağınla buraya geldiğinde ortağın şiddetli derece soğuk almış durumdaydı. | Open Subtitles | الأن تذكر، إن شريك غادر لكونه يعاني من ألم رأس حاد. |
Hasta 33 haftalık hamile ve şiddetli sırt ağrısından şikayetçi. | Open Subtitles | مريضة حامل بـ 33 أسبوعاً تشتكي ألم حاد في الظهر |
Gerilla kuvvetlerinin, hükümet için ayrılan güvenli bölgenin yakınlarındaki topraklar için savaştığı sırada, bölgenin karşısında şiddetli isyan başladığı bildirildi. | Open Subtitles | تم التبليغ عن تفشي العنف في شتى أنحاء المنطقة حيث تتقاتل العصابات للسيطرة على الأراضي التي تقع خارج المناطق المؤمنة |
Böylesine şiddetli suçları işlemek bir kadın için olağandışı değil mi? | Open Subtitles | أليس هذا غير عادي لإمرأة ترتكبْ العديد من الجرائم العنيفة ؟ |
Güncel hava tahminine göre şiddetli bir hava koşulu görünmüyor. | Open Subtitles | التوقعات الحالية لا تشير لوجود أيّ أنماط أحوال جوية شديدة |
Çalıştığım çocukların çoğu oldukça şiddetli travmalara maruz kalmışlardı ve bu durumun altında başka şeyler olabileceğini hissediyordum. | TED | أغلب الأطفال الذين عاينتهم عاشوا تجارب صدمات حادة التي تجعلك تحس أن شيئا آخر يجري |
Terörist girişimler, şiddetli politik tiyatrolar en başından beri bu ülkede sosyal muhalefetin bir parçası oldular. | Open Subtitles | أعمال إرهابية عنف سياسي إنها جزء من مجتمعنا منذ نشأته ولكن لماذا؟ |
ve ikisi arasında da çok büyük farklar bulunmuyor. şiddetli cihad düşüncesi dünyanın her yerinde bulunuyor: | TED | و بالتالي هناك الآن كثير من الاختلافات الجهاد العنيف في كل أنحاء العالم. |
Ve çok fazla başka kapımız olmadığından bu kapıdan çıkan sıcaklık bazen çok güçlü, aktif ve hatta şiddetli olabiliyor. | TED | ولكن لأن ليس لديك فرص أخرى كثيرة ، فالحرارة التي تخرج من هذا الافتتاح في بعض الأحيان قوية للغاية ، نشطة وحتى عنيفة. |
istismara uğradım ki bu ilk değildi en şiddetli olanıydı. | TED | لم تكن أول مرة، لكنها كانت الأكثر عنفاً |
Bin yıllık bir vadede bu, bizim San Andreas gibi aktif fay hatlarında ne zaman şiddetli bir deprem olacağına dair tahminler yapmamamızı sağlar. | TED | على مدار آلاف السنين، هذا يسمح لنا بعمل تنبوءات حول تصدعات نشطة للغاية، مثل سان أندرياس، المتأخرة عن زلزال هائل. |
Örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | جرائم عُنفٍ يتورّط فيها أناس عاديين. |
Sebepsiz ve şiddetli bir saldırıydı ancak bu bahane değil... | Open Subtitles | كان ذلك هجوماً عنيفاً غير مبرّر لكنّ ذلك ليس عذراً |
Kaçırıldıktan 48 saat sonra şiddetli tahrip görmüş şekilde bırakılıyorlar. | Open Subtitles | يختطفون ويطلق سراحهم بعد 48 ساعة مع انحلال داخلي حادّ |