Ya da birileri hala geçmişte yaşayıp beni şimdiki zamanda alt edememekten korkuyor. | Open Subtitles | أو ربّما شخص يعيش في الماضي وخائف للغاية من أن يواجهني في الحاضر |
Ama eski hataların hayaletlerinin geçerli olmadığı şimdiki zamanda yaşamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | ولكني أحاول أن أعيش في الحاضر بلا أشباح من أخطاء الماضي ومن دون التزام |
Ve şimdiki zamanda olmak demek, hayatı yaşıyor olmak demek. | Open Subtitles | وعندما تُصبحين في الحاضر فأنتي تعيشين حياتكِ |
Ton şimdiki zamanda burada için minnettar olmak var. | Open Subtitles | حسناً, عليكِ التركيز في الحاضر يا لولا هناك الكثير من الأشياء الرائعة في حاضركِ |
Yapabiliyorken şimdiki zamanda kalalım. | Open Subtitles | أحبه دعنا نبقى في صيغة الحاضر طالما نستطيع |
Gelecekte ölmeye niyetli değilim. Ben burada, şimdiki zamanda kalacağım. | Open Subtitles | لن أذهب للموت في مستقبل هالك، سألبث محلي هنا في الحاضر |
Şu anda, şimdiki zamanda sıkışıp kalmış, ama önümüzde inanılmaz fırsatlar var. | TED | إنها معلقة في الحاضر الآن , لكننا أمامنا فرصة عظيمة . |
İnsan şimdiki zamanda yaşamalı, sizce de öyle değil mi? | Open Subtitles | يجب أن نعيش في الحاضر ألا ترون ذلك ؟ |
Ama kalbimiz şimdiki zamanda yaşamak ister. | Open Subtitles | لكن القلب يرغب بالعيش في الحاضر |
Ama kalbimiz şimdiki zamanda yaşamak ister. | Open Subtitles | ولكن القلب يُريد العيش في الحاضر. |
Ben şimdiki zamanda yaşıyorum. | Open Subtitles | إنّي أعيش في الحاضر. |
- şimdiki zamanda da ölmüş oluyoruz. | Open Subtitles | -نموت في الحاضر |
Onunla sadece şimdiki zamanda konuşabiliyor olmam çok garip. | Open Subtitles | من المضحك أنني أستطيع التكلم معها فقط في صيغة الحاضر |