Açıklık, mesuliyet, ölçme yerine, kişilikleri suçlarsak, verimli olmamaya bir de adaletsizliği ekleriz. | TED | عندما نلوم شخصياتهم فبدلاً من الوضوح والمسؤولية والقياس، نضيف الظلم على انعدام الفعالية |
Ana kapıdan başlayarak geliyor. Peki. Yol boyunca, bir tek büyük Açıklık var. | Open Subtitles | تنتهى القنوات فى فتحة الهواء الرئيسية، هذة هى الفتحة الكبيرة الوحيدة هناك |
Ama Açıklık prensibi sıradan fiziksel detaylara dahi tesir ediyor. | TED | ولكن مبادئ الانفتاح تصب تماماً في التفاصيل المادية، المملة حقاً. |
Şuna Açıklık getireyim hâlâ benim korumam altında olacaksınız ama ben yokken onun emirlerine benimmiş gibi uyacaksınız. | Open Subtitles | دعوني أوضح كلامي، ما زلتم تحت حمايتي، لكن في غيابي، ستنفذون أوامره كأنّها منّي. |
Konuya Açıklık getirmek için soruyorum herkesin alışveriş merkezine, bugün mü gitmesini istiyorsun? | Open Subtitles | لذا فقط لنكون واضحين أنتِ أردتِ كل شخص أن يذهب الى المركز التجارى اليوم؟ |
Evet ama Başbakan'a söz verdim, yalnızca Açıklık konusu konuşulacak. | Open Subtitles | اتفقت مع رئيسة الوزراء ان يقتصر حديثنا على مبدأ الشفافية |
İki hafta oldu ve içinde bulunduğum duruma dair zerre kadar Açıklık getirmedin. | Open Subtitles | لقد مر أسبوعين و أنت لم توضح لي أي شيء عن وضعي هنا |
ve şimdi hayatımda anlamlı olan şeylere Açıklık kazandırdı. | TED | و جلبت الوضوح إلى الأشياء ذات المغزى في حياتي الآن. |
Helping others kendinizi yardımcı olur Bir Açıklık bulmak için. | Open Subtitles | .. مساعدة الآخرين تساعدك . لتجدي بعض الوضوح |
Ama her sıçramada uzaklaşırken, Açıklık kayboluyor. | Open Subtitles | لكن بكل عبور نقوم به بعيداً, يتلاشى الوضوح. |
Artkafada sağ çeper kemiğinde 7 santimetrelik geniş bir Açıklık vardı. | Open Subtitles | كان هناك فتحة كبيرة 7 سم في منطقة الجدار القذالي |
Çitinizde bir Açıklık var. Denizin kenarında, denizde değil. | Open Subtitles | هناك فتحة في السور جوار الماء وليس في الماء |
Sorun şu ki, herkes uzaylılara karşı Açıklık politikamızı paylaşmıyor. | Open Subtitles | المشكلة، أن لا أحد يشاركنا سياستنا في الانفتاح مع الفضائيين |
Su felsefesinden öğrendiğim üçüncü şey ise Açıklık ile ilgili. | TED | الدرس الثالث الذي تعلمته من فلسفة الماء حول الانفتاح. |
Ben daha önce size asılmadığıma Açıklık getirmek istedim, asla böyle birşey yapmadım. | Open Subtitles | لكنني فقط أردت أن أوضح بأنني لم أكن أحاول التقرب منك في ذلك الوقت، ولن أفعل ذلك أبداً. |
Dinle, seninle bu konuya bir Açıklık getirelim. biz evli değiliz,iyi arkadaşız. | Open Subtitles | دعنى أوضح لك بعض الأمور لسنا متزوجان |
Çok tatlısınız. Ama şu konuya Açıklık getirelim, onu âşık değilim tamam mı? Sadece... | Open Subtitles | هذا لطيف ، ولكن لنكن واضحين أنا لا أحبها ، حسناً؟ |
Firmaların benimsemeye başladığı bu yüzdeyüz şeffaflık ve Açıklık politikasından büyük bir güçlenme ve artış görüyoruz, çünkü tüketici bunu talep ediyor. | TED | ستشهدون بزوغ بعض القوى كنوع من الشفافية الكاملة والإنفتاح الذي بدأت الشركات بتبنيه كل ذلك لأن المستهلكين يطلبونه |
Buna bir Açıklık getirmek ister misiniz yoksa jürinin hayal gücüne mi bırakalım? | Open Subtitles | أتريد ان توضح هذا الامر أم تدعه لمخيلة اعضاء هيئة المحلفين؟ |
Alışılmadık fikirlerle mücadele etmek, kendi görüşlerinize Açıklık getirebilir. | TED | يمكن لمصارعة الأفكار غير المألوفة أن تساعد في توضيح أفكارك الخاصة. |
Şuna Açıklık getirelim sen federal ajan değilsin. | Open Subtitles | دعوني أستوضح الأمر.. أنتما لستما من المباحث الفيدرالية.. |
Ve Açıklık getirmeme izin verin, o isim kazanıldı. | Open Subtitles | و دعونى اوضح لكم لقد استحققت هذه التسمية |
Açıklık kazandırmak için, editörler dergiye ne dâhil edileceğini seçmezler. | TED | للتوضيح فقط: المحررون اللغويون لا يختارون محتوى المجلة. |
"Dişlerinin arasında Açıklık vardı", "hayır, dişleri mükemmeldi." | Open Subtitles | لديه فجوة بين اسنانه لا اسنانه كانت مثالية |
Açıklık getirmek için: Moleküler düzeyde parçalara ayrılıp... | Open Subtitles | لمجرّد التوضيح سيتفكك جسمي إلى جزيئات |
Matematiği, Açıklık ve kesinlik arayışı olarak görüyorlardı. | Open Subtitles | فهم رأوا الرياضيات كمطاردة الصفاء واليقين. |