Elektrikçiye söyleyeyim de sana ağır ağır versin. | Open Subtitles | سأخبر الكهربائي لإعطائه إليك ببطء وسهل , رجل حكيم |
Bu zekice plan, siperlerden çıkıp, düşmana doğru ağır ağır ilerlememizi içeriyor, değil mi efendim? | Open Subtitles | وهل ستضم هذه الاستراتيجية العبقرية، الصعود خروجاً من الخنادق والسير ببطء باتجاه العدو, سيدي؟ |
ağır ağır başladı. Neler olduğunu anlayamamıştım. | Open Subtitles | بدات ببطء شديد ، أنا لم أدرك الذي كان يحدث |
Sonra da bütün malzemeleri ağır ağır kaynatıyorum. | Open Subtitles | ل24 ساعة على الأقل قَبْلَ أَنْ أُحرّكُه إلى الفلفل الحارِ ثمّ تَركتُه يَغْلي ببطئ. |
Sonra da bütün malzemeleri ağır ağır kaynatıyorum. | Open Subtitles | ل24 ساعة على الأقل قَبْلَ أَنْ أُحرّكُه إلى الفلفل الحارِ ثمّ تَركتُه يَغْلي ببطئ. |
Bir ipek lifi kayaya sabitlerler liflerden oluşan ağ boyunca tavanda ağır ağır ilerlerler. | Open Subtitles | يثبّتون خيطاً حريريّاً للصخر ويتقدّمون ببطء على السقف على طول شبكة خيوط. |
İki yıl süpermarkette çalıştım ve ve ağır ağır olmasına rağmen sanki hayatım iki kat hızlı geçiyor. | Open Subtitles | ..عملت فى السوق المركزى لمدة عامين و بالرغم من ذلك يحدث ببطء أشعر أن حياتى تدق لمدة ثانية فى الزمن |
Bateristin annesine ağır ağır çakmayı düşünen ben değilim ama! | Open Subtitles | مهلا، لست الشخص الذي يحاول الحصول على أم الطبال ببطء لا تحاكمني |
Cevizle meşe üzerinde ağır ağır pişmiştir. Yerel yemekler. | Open Subtitles | مطهو ببطء على خشب الجوز والبلوط طبق محلّي |
ağır ağır iyileşiyormuş ama en azından iyileşiyormuş. | Open Subtitles | كان مقرر لها جراحة عظيمة, كانت تتعافى ببطء |
Ana yollar boyunca alenen ağır ağır yol alarak vardığımız her çiftlikte, köyde ve mezrada durduk. | Open Subtitles | سافرنا ببطء عبر الطرق الرئيسيه وتوقفنا في كل مكان وقريه صادفتنا |
Bu uzun kuyruk, ağır ağır ilerleyen bu sıra, özgürlüğe doğru ağır ağır ilerlediğimizi gösteriyor. | Open Subtitles | هذا الطابور الطويل من الرجال الذي يسير ببطء هناك هذا السير البطيء نحو الحرية |
Dudaklarında bir ölünün gülümsemesiyle, ağır ağır hareket ediyordu. | Open Subtitles | تتحرك ببطء بابستامة صفراء على وجهها |
Sakin ve ağır ağır yaklaş, yabancı. | Open Subtitles | اقتـرب ببطء وبتروّي أيّهـا الغريب |
Ve kızı, annesinin ağır ağır ölüşünü izleyecek. | Open Subtitles | والفتاة عليها أن تشاهد أمها تموت ببطء |
ağır ağır dizildik isteksizce salonda. | Open Subtitles | تقدمنا ببطء و بفتور الي داخل القاعة |
O ağır ağır ilerleyen bu trenin yanında durur- fakat ekranın büyüsünü seyretmeye dalmış olan seyirciye dönüşmüş gibidir. | Open Subtitles | أن الواقع قد تحول إلى شخص يقف بالقرب من قطار يمر أمامه ببطئ فيتحول الواقع إلى مُشاهد يراقب سحر شاشة العرض |
Aynı şekilde, bir fırtına ve afet bize ağır ağır yaklaşır, ...biz idrak ettiğimizde de, biraz geç kalınmıştır. | Open Subtitles | وهكذا تحدث الكوارث تبدء ببطئ وبعد مرور الوقت نراها سريعة |
Bu arada yerimde olsalar onu ağır ağır öldürecek adamlar da tanıyorum. | Open Subtitles | بالمناسبة، أنني أعرف أشخاصاً يمكنهم يقضوا عليه ببطئ |
Bu ışık parçacıkları yüzeye, güneş ışığı olarak görüldükleri yere doğru ağır ağır ilerlerler. | Open Subtitles | جسيمات الضوء هذه تشق طريقها ببطئ الى السطح حتى نراها على شكل أشعة الشمس |
Adeta ağır ağır başka birine dönüşüyor gibiydi. | Open Subtitles | بدا الأمر وكأنه يتحول ببطئ إلى شخص آخر |
- ağır ağır yürümek istiyorum. - Sallana sallana. | Open Subtitles | أمشي بتمهل أمشي الهُوينى |