İnsanlar ağaçlarını budatıp odun yapmak isteseler bile, bu böyle. | Open Subtitles | حتى أنهم يريدون أشجار مشذبة على الأرض مصنوعة من الخشب |
Noel ağaçlarını kurmak için gereken bütün desteği verdi. | TED | فهو قدّم لنا الدعم لنصب أول أشجار عيد الميلاد. |
Sadece bu değil, bir veya iki tür ekmeye devam ediyoruz ve titrek kavak ve huş ağaçlarını ayıklıyoruz. | TED | ليس هذا فقط، سنستمر في زرع واحد أو اثنين من الأنواع واقتلاع أشجار الحور والبِتيولا. |
Yılbaşı ağaçlarını sevdiğini biliyorum, bu da en büyüğüydü. | Open Subtitles | اعرف انك تحب اشجار الميلاد وهذه هي الاكبر |
Ceviz ağaçlarını ele geçirmek istiyorlar ve birden fazlası lider olma hevesinde. | Open Subtitles | يريدون أن يأخذو بساتين الجوز وأكثر من واحدٍ منهم يريد أن يصبح القائد |
Bitki örtüsünü, çalıları, akasya ağaçlarını, dar patikaları görebiliyordum. | Open Subtitles | رأيت شجيرات وتحوطات وأشجار سنط وممرات صغيرة |
Adamın harita çizimi çok boktan olabilir ama ağaçlarını iyi tanıyor. | Open Subtitles | يرسم الرجل خريطة سيئة ولكنه عليم بأشجاره |
Ben şerif olsam ağaçlarını sallamakla başlardım. | Open Subtitles | "لو كنتُ مأموراً." لبدأتُ بهزِ أشجاره. |
İnsanlar Karatoprak'ın ağaçlarını kirletmeden önce temizdi. | Open Subtitles | أشجار البحر السام نمت لتنضف تلوث العالم اللذي تسبب به البشر |
Elm Sokağı'nın var olmayan kara ağaçlarını arıyorlardı. | Open Subtitles | تبحث عبثاً في شارع الدردار عن أشجار الدردار الغير موجودة. |
Kiraz ağaçlarını kesti, çocukların kollarını ve bacaklarını değil. | Open Subtitles | كان يقطع أشجار الكرز وليس أذرع وأرجل الأولاد |
Güçlü akıntılar kavak ve karaağaç ağaçlarını taşır ve suyun çekildiği yerde onları bırakır. | Open Subtitles | تحمل التيارات القوية عدداً هائلاً من أشجار الحور والدردار وتُلقيهم متى ما انخفض منسوب الماء |
Ancak daha sonra gökyüzü nehri, arkasında yarıklara tutunan yağmur ormanı ağaçlarını bırakarak yolunu değiştirdi. | Open Subtitles | لكن غيّر نهر السماء مساره تاركًا أشجار الغابة المطيرة على مقربة من الأودية |
Yol boyunca düz git, 7 mil sonra akasya ağaçlarını göreceksin, oradan sağa dön.. | Open Subtitles | تذهب مباشرة على طول هذا الطريق عن الميل السابع, سوف ترى أشجار السنط كبيرة, ثم, يستدير لليمين |
Sonuçlansaydı Montana bölgesindeki çam ağaçlarını kurtarabilirdin. | Open Subtitles | اكتشافكِ قد ينقذ جميع أشجار الصنوبر في مونتانا |
Buraya gelirken karaçam ağaçlarını fark ettin mi? | Open Subtitles | هل لاحظت أشجار الصنوبر عندما ذهبتى لهناك؟ |
Dünyaları yanıp kül olurken, elma ağaçlarını dikmek için yürürler. | Open Subtitles | لزراعة أشجار التفاح بينما يحترق العالم من حولهم |
Küçük hayvanlar, tembel hayvanların aksine avokadonun dev çekirdeklerini yutamazdı ve avokado ağaçlarını geniş bir alana yaydılar. | TED | لم تستطع الحيوانات الأصغر ابتلاع بذرة الأفوكادو الكبيرة، ولكن استطاع الكسلان ذلك، وقد نشر أشجار الأفوكادو على نطاق واسع. |
Tek bir ayaz bile bu narin kauçuk ağaçlarını yok edecektir. | Open Subtitles | فقط صقيع حاد واحد سيقتل اشجار المطاط الحساسة |
Otelde. Onlar da palmiye ağaçlarını sevmedi. | Open Subtitles | في الفندق هم تقريبا يحبون اشجار الميلاد |
Grup, Scar'ın rakip ordusundan çok daha küçük ve gelecek nesillere ceviz ağaçlarını korumak için ellerindeki en iyi şans takım çalışması. | Open Subtitles | المجموعة هي أقل بكثير (من جيش العدوّ (سكار والعمل الجماعي، هو أفضل فرصة لهم لحماية بساتين الجوز للأجيال القادمة |
Binlerce kilometre ötede şarabını yudumlarken gül ağaçlarını budayıp ev hanımlığı falan yaptığın için çok şanslısın. | Open Subtitles | ، يجب أن تكوني سعيدة لأنك بعيدة آلاف الأميال تشربين الخمر ، تقلمين شجيرات الورد وتلعبين دور ربة المنزل ، وكل ذلك |
Adamın harita çizimi çok boktan olabilir ama ağaçlarını iyi tanıyor. | Open Subtitles | يرسم الرجل خريطة سيئة ولكنه عليم بأشجاره |
Ve ağaçlarını. | Open Subtitles | و أشجاره... . |