| Bir şeyleri yanlış yapmışsınız gibi davranıyorsunuz ama her şeyi doğru yaptığınız aşikâr. | Open Subtitles | تتصرفين كأنك قمتي بشيئ خاطى بينما من الواضح أنك قمت بكل شي صحبح |
| Bizimle ilgili onun hakkında bildiğimizden daha çok şey bildiği aşikâr. | Open Subtitles | و من الواضح انه يعرف عنا اكثر من ما نعرف عنه |
| Ajansları değiştirmenin daha az gözü peklik gerektirdiğini düşündüğü aşikâr. | Open Subtitles | الآن من الواضح أنه يفكر أن تغيير وكالات أقل جرأة. |
| Hatta çok yakın genetik akrabalarımız, Neanderthallerin bile sosyal öğrenme yeteneklerinin olduğu aşikar değildir. | TED | ليس حتى واضحاً أن أقرب الأجناس لنا جينياً، بشر النياندرتال، كان لديهم تعلم اجتماعي. |
| Bunun anormal bir durum olduğu aşikâr, ama ikinci el spor ayakkabısı pazarı kesinlikle değil. | TED | و بينما من الواضح أن هذا غير طبيعي، فإن إعادة بيع الأحذية الرياضية ليست كذلك بالتأكيد. |
| Şimdi St. Louis'in yanından Mizuri'nin ağzına inin. Bu nehrin çok önemli olduğu aşikâr. | TED | الآن اذهب إلى مفترق نهر ميسوري، بالقرب من سانت لويس، من الواضح جدا عظمة وأهمية هذا النهر. |
| Bu nokta da gayet aşikâr ki ortada bir alan var ve işte bu alan da benim kendi mutluluk arayışımın merkezinde konumlanıyor. | TED | من الواضح في هذه النقطة أن هناك منطقة هنا في الوسط هذه هي المنطقة التي تتمركز حول سعادتي الشخصية. |
| Birden bire sadece Helmut'un hayatıma anlam vereceği aşikâr oldu. | Open Subtitles | فجأة من الواضح أنه فقط أعطى معنى لهيلموت حياتي |
| Çünkü şurası aşikâr ki, bu herif ve açtığı dertler dünyevi zevklerle aramda bir engel. | Open Subtitles | لأنه من الواضح أنّ هذا الرجل ومشاكله، يحولون بيني وبين الملذّات الدنيوية |
| Neden burada olduğumu açıklamama gerek bile yok bence ama şurası aşikâr ki Kaptan Fisk'in ölümüyle hiçbir ilgim yok. | Open Subtitles | كما تعلم .. لا أعتقد أننى مضطر لتوضيح نفسى لك لكن من الواضح .. |
| Henüz bitmedi. Her şeyin bulunabileceği ansiklopedik bir anlayışa sahip olduğun aşikâr. | Open Subtitles | ليس بعد, من الواضح أن لديك موسوعة لكل شيء أفسدته |
| Çabalıyorsun ama sana uygun olmadığı aşikâr. | Open Subtitles | أنتِ حاولتي في هذا, ومن الواضح أنه ليس من إختصاصك |
| Kimsenin bu kalede kalmaya dayanamayacağı aşikâr. | Open Subtitles | من الواضح جداً أنه لا أحد يتمنى أن يبقى في هذه القلعة |
| Dirsek kemiğindeki merkezden uzak şeritlere göre ellerinin kesilmiş olduğu aşikâr. | Open Subtitles | استنادا إلى الحزوز في في نهاية عظم الزند من الواضح أن الأيدي نُشرت |
| Mücadele belirtileri vardı. Adamımızın o olduğu gayet aşikâr. | Open Subtitles | كانت هناك دلائل على المقاومة من الواضح تماماً أنّ هذا هو رجلنا |
| Senin okulun yönetim kurulunda olduğun aşikâr. | Open Subtitles | من الواضح أنك تعلم هذا لأنك عضو فى مجلس إدارة المدرسة و الذى يجعل لك علاقات داخلية |
| Ve çözüm, eğer bir çözüm varsa gerçekten, şaşırtıcı ve hiç de aşikar değil. | TED | والحل، إن وجد على الإطلاق، مفاجئ وليس واضحاً. |
| Bazen en iyi çözüm en aşikar olandır. | Open Subtitles | حسنا، في بعض الأحيان الخيار الأفضل هو الأكثر وضوحا |
| En nihayetinde Dünya'nın büyük ve hareketsiz, Güneş'in ise küçük ve seyyar olduğu aşikar gibi görünüyor. | TED | أليس يبدو واضحا أن الأرض كبيرة الحجم وبلا حراك، الشمس صغيرة الحجم ومتحركة. |
| Komplolar, uzaylılar ve hedefler içinde öylesine kaybolmuştum ki. aşikâr olan bir şeyi gözden kaçırmıştım. | Open Subtitles | لقد ضعت في المؤامرات والكائنات الفضائية، والأهداف، حتى أنني غفلت عن الأشياء الواضحة |
| Bunun huzur olmadığı aşikâr. Yoksa burada seninle baş başa kalmazdım. | Open Subtitles | حسنٌ، جليًّا أن هذا ليس السلام، وإلّا ما علقت هنا معك. |
| Sürtüşme o kadar aşikâr ki neredeyse göremediğim için sevineceğim. | Open Subtitles | الخلاف واضح جداً بينكما وأنا مسرور تقريباً لعدم استطاعتي رؤيته |
| Perlig'in gözlerini genç Nascimento'ya dikeceği aşikar.. | Open Subtitles | نتوقع مشاهدة بارلنك بمراقبة لصيقة مع الشاب ادسون ناسيميتو |
| Tırmanış hakkındaki diğer bir şey ise: Çoğu kimse bu işteki herşeyin bir örnek yapıldığını sanır. Ve en aşikar çözümlere başvururlar. | TED | أحد الأشياء في التسلق هي، معظم الناس نوع ما يأخذونه مباشرة. ويتبعون أكثر الحلول وضوحاً. |
| Biz aşikar doğruların tarafındayız. | Open Subtitles | نقول هذه الحقيقة لتكون واضحة |
| Bu gece benim de yemeyeceğim aşikâr. | Open Subtitles | آحب نوعاً ما آن آلتهم بمنتصف الليل |
| Bu çocukların aşikar şekilde gazete okumaları, radyo dinlemeleri, öğretmenlerin onayladıkları dışında kitap okumaları kesinlikle yasak. | TED | هؤلاء الأطفال ممنوعين بكل وضوح من قراءة الصحف، الإستماع إلى الراديو، قراءة أي كتب لا يقوم المعلم بوصفها لهم. |