Bu güç, bir ibliste lanet etkisi yaratıp verdiği acıyı ona hissettirir. | Open Subtitles | فهي قد تكون كاللعنة على الشيطان، لتجعله يشعر بالألم الذي يُلحقه بالآخرين |
O zaman, eğer bir daha yapmasını istemiyorsan, bırak da acıyı çeksin. | Open Subtitles | إذاً، إذا كنت تريديه أن لا يعيد ذلك مجدداً دعيه يشعر بالألم |
O derece acıyı hissetmek... Hiçbir zaman psikolojik olarak iyileşemeyecek. | Open Subtitles | الشعور بهذا المستوى من الالم إنه لن يَتعافى نفسيا أبدا |
en çok o zaman yaşadığımı hissettim... ölümle yüzleşirken... acıyı yaşarken. | Open Subtitles | غالبا اشعر اني علي قيد الحياة مواجهة الموت, معاناة الالم |
Kim ki bilgisini arttırır aynı zamanda çektiği acıyı da arttırır. | Open Subtitles | الشخص الذي يتزود من المعرفة يتزود في نفس الوقت من المعاناة |
Modern tıpta çok şeyi değiştirdi, öyle ki, onlarca yıl sonra Time Dergisi ona, acıyı hafifletmenin kurucu babası dedi. | TED | هذه الطريقة ستغير الطب الحديث كثيرًا، لدرجة أن بعد عدة عقود، مجلة التايم أطلقت عليه الأب الروحي لتأسيس مسكنات الألم |
Babamı ikna etmek zorundayım. acıyı iyileştiremezsin,daha fazla acı dışında. | Open Subtitles | الفوضى و الدمار تدمّر النفس لا يمكنك معالجة الألم بالألم |
Gördüğün bu bedenler klon olabilir fakat halen acıyı hissedebiliyorlar. | Open Subtitles | قد تكون هذه الأجساد مستنسخة ولكن لا تزال تشعر بالألم |
İyileşmek, acıyı kabullenip onunla barışmak hakkında. | TED | الشفاء هو الاعتراف بالألم وصنع السلام معه. |
Bu sempatiyle, yepyeni bir alan tasarladı, tıbbın acıyı bilmesinde önemli bir rol oynadı. | TED | ونتاجًا لهذه العاطفة، أدار مجالًا جديدًا كليًا لعب دورًا عظيمًا في جعل الطب يعترف بالألم منه وبسببه |
Eğer acıyı hissedemezseniz, yaralanabilirsiniz ya da kendinizi yaralayabilirsiniz ama asla farketmezsiniz. | TED | بالألم .. يمكنك أن تتأذى أو تؤذي نفسك دون أن تعرف بذلك إن الألم هو نظام الجسم البشري الأول للإنذار |
Sadece acı çeken... kendisine yüklenen acıyı anlayabilir. | Open Subtitles | فقط الشخص الذي عانى يفهم الالم الذي اصابه |
Özgür bırakıldığımızda acıyı reddetmeyi seçebilecektik, aynen onların yaptığı gibi. | Open Subtitles | ولو لدينا حرية الاختيار لاخترت تجاهل الالم مثلما يفعلون |
Bobby nin kemerini ısıracaksın ve acıyı yakalayacaksın. | Open Subtitles | ستثبتي باسنانك حزام بوبي وتسيطري على الالم |
Havasız kalmamanız ve tüm bu tatlı acıyı kaçırmamanız için havalandırmayla beraber gömdüm. | Open Subtitles | وبفتحة تهوية حتى لا تختنقوا من قلة الهواء وتفقدون كل هذه المعاناة اللذيذة |
Tekrar test edilirsen insanların çektiği acıyı dindirme şansını yakalayabilirsin. | Open Subtitles | إن اختبرت مرة أخرى سوف تكون قادراً على إنهاء المعاناة |
Kendi beyin etkinliklerini izliyorlar, ve acıyı üreten sinirsel yapıları kontrol ediyorlar. | TED | أنهم يشاهدون طريقة تفعيل أدمغتهم ويقومون بالتحكم في المسارات التي تنتج الألم |
Bazen acıyı hafifletmek ve geçici olarak durdurmak için bir yara bandı kullanabilirsiniz. | TED | قد تحتاجون أحيانًا لوضع شريط لاصق طبي في المكان لمحاولة إيقاف الألم مؤقتًا. |
Şimdi, eğer bu düğmeyi çevirmeye devam edersem beynine vücuduna ölüm emrini vermesi için yeterli acıyı meydana getireceğim. | Open Subtitles | الآن، إذا أردت الإستمرار بإدارة هذا المقبض، أليس كذلك؟ سأتسبب بألم كاف، مما يجعل دماغك يصدر أمراً لجسدك بالتوقف |
"Benimle kederli bir şehirde yaşıyor, benimle sonsuz acıyı tadıyor, benimle kaybolmuşlara yol gösteriyor. | Open Subtitles | عبري يمر الطريق إلى مدينة الحزن عبري يمر الطريق إلى الألم الأبدي عبري يمر الضائعون |
Çünkü, kocam son saldırıda öldürüldü, ve böyle bir acıyı başka kimsenin yaşamaması, için önlemeye yemin ettim. | Open Subtitles | .لأن زوجى قد قُتِل فى الهجماتِ الأخيره .لذا فأنا أتمنى أن أفعل ما فى وسعى لكى أمنع أى شخص .من من الشعور بهذا الآلم |
Çünkü, George onun vücuduna ve ruhuna sahip olduğu için çektiğin acıyı gizleyemiyorsun! | Open Subtitles | لأنه لا يمكنك إخفاء ألمك لأن جورج حاز عليها الآن .روحاً و جسداً |
Mesele Tanrıya çektiğim acıyı göstermek değil. Mesele inancımı göstermek. | Open Subtitles | لا يتعلّق الأمر بإظهار ألمي للرب بل بإظهار إيماني له |
Bir şekilde, Tanrı keder ve azabı hissediyor olmalı. ve fiziksel olarak çektiğimiz acıyı da. | TED | ينبغي أن يشعر الرب بطريقة ما بالعذاب, والكمد, والألم الجسدي الذي نشعر به. |
İnsanoğlu pek çok acıyı hafifletebilir. | Open Subtitles | البشر يُمْكِنُهم أَنْ يَتحمّلَوا الكثير مِنْ الألمِ. |
Ozaman geri çekilmelisin. Bu acıyı çekmene gerek yok. | Open Subtitles | اذن يجب ان ترجعوا الى بعض انت لا تريد ذلك النوع من الأذى |
Bakış açısı, bizim içimizde oynadığımız bir simyadır, acıyı çiçeğe dönüştürmek. | TED | المنظور, هذا النوع من الكيمياء نحن البشر نستطيع أن نلعب فيها أن نحول العذاب إلى وردة |
Bayan Wick'in ihanetinden kaynaklanacak duygusal acıyı azaltsak, iyi olmaz mıydı? | Open Subtitles | لكن أليس من اللطيف أن نريح سوييتس من أي عذاب عاطفي قد تسببه خيانة ديزي؟ |
O yuvaya acıyı soktum, Renee Öfkeyi. | Open Subtitles | وَضعتُ ألماً في ذلك البيتِ، ريني. الغضب. |