Kendisi bize diyor ki, birisinin ellerini bağlayıp on dakika boyunca konuşmasına engel olmak affedilmez bir şeydir. | Open Subtitles | يخبرنا أن محاولة ربط شخص ومنعه من كلام شيء لا يغتفر. |
Bazen yaşamaya devam edebilmek için affedilmez bir şey yapmamız gerekir. | Open Subtitles | فى بعض الأحيان تفعل ما لا يغتفر من أجل أن تستمر الحياه |
Sevgili Anna Vasilievna seni terk ederek affedilmez bir hata yapmıştım. | Open Subtitles | الغالية (آنا فاسيليفنا) منذ أن إرتكبت خطأ لا يغتفر بفراقي عنكِ |
O en sevdiğim insan değil ama bence bu yaptığın affedilmez bir şey. | Open Subtitles | ليست شخصيتي المفضلة، لكن أعتقد أن ما فعلته اليوم لا يُغتفر |
- affedilmez bir şey yaptın. - Çok küçüktüm. | Open Subtitles | لقد اقترفت فعل لا يُغتفر. |
affedilmez bir şeydi. Nathan da üzgün, değil mi? | Open Subtitles | .ما فعلهُ أمرٌ لا يُغتفر وإن (ناثان) آسفٌ لما حدث, أليس كذلك؟ |
- Halk için affedilmez bir şey. | Open Subtitles | إنه أمر لا يغتفر |
affedilmez bir şey yaptığında. | Open Subtitles | وأنت فعلت شيء لا يغتفر |
affedilmez bir şey yaptığında, | Open Subtitles | عندما تفعلين شيء لا يغتفر |
Bu affedilmez bir şey. | Open Subtitles | أنه شيء لا يغتفر. |
Üzgünüm, affedilmez bir hataydı. | Open Subtitles | انا اسفة ذلك كان لا يغتفر |
Büyük affedilmez bir hata. | Open Subtitles | خطأ لا يغتفر له |
Bak bu affedilmez bir şey işte. | Open Subtitles | ماذا؟ هذا لا يغتفر |
Mike, affedilmez bir şey yapmış. | Open Subtitles | لمَ (قاري) قبض على (مايك)؟ ...(مايك) فعل شيء لا يُغتفر |