Daha alışamadım. Daha yeni Brewster oldum. | Open Subtitles | . أنا لم أعتاد عليه بعد . أنا فرد بروستر جديد |
Soymayacağım bir trene binmeye bir türlü alışamadım. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أعتاد بأن أكون على متن قطار والذي لا أكون جاهزاً لسرقته |
Bütün bir yaz geçti ama hala senin şu saçına alışamadım. | Open Subtitles | طوال الصيف ، و مازلت لم أعتد على قصة شعرك تلك |
Burada sadece sen ve ben olmamıza alışamadım. | Open Subtitles | كما تعرف، لا زلت لم أعتد على تواجدنا لوحدنا هنا. |
Üzgünüm. Kız arkadaşımın süper kahraman olmasına daha alışamadım. | Open Subtitles | آسف , لازلت لم أتعود على واقع أن صديقتي بطلة خارقة |
Belki biraz geri kafalıyım, ama şehir hayatına pek alışamadım. | Open Subtitles | قد اكون قديمة التفكير , ولكنى غير معتادة على الحياة فى المدينة |
Bu alete konuşmaya hâlâ alışamadım ve bekâr olmadığının farkında olduğumu söylemek istiyorum ve öyle bir randevuyu kastetmedim. | Open Subtitles | حتى الأن لم اعتد على هذه الآلات. واردت ان اقول اني تذكرت انك لست اعزبا ولم أعن الأمر بهذه الطريقة. |
Hala göz hizamda olmana alışamadım. | Open Subtitles | لا زلت أعجز عن الإعتياد على رؤيتك بمستوى النظر |
Ne kadar çok görürsem göreyim, hala silahlara alışamadım. | Open Subtitles | لا يهم ولكنى بمجرد أن أرى الأسلحه لا أستطيع أن أعتاد عليهم |
Galiba duruma daha alışamadım. | Open Subtitles | أنا أعتقد إنني لم أعتاد على الوضع الجديد |
Birden bire bu kadar çok şeye sahip olduğum fikrine alışamadım. | Open Subtitles | لايمكنني وحسب أن أعتاد على فكرة، أنني وبشكل مفاجئ صرت أملك الكثير. |
Yol yorgunluğuna hiç alışamadım. | Open Subtitles | لم أعتد قط على إضطراب الرحلات الجوية الطويلة. |
Yani, dürüst olmak gerekirse, doktor olmaya alışamadım. | Open Subtitles | أعني.. لأكون صادقاً، أنا لم لم أعتد بعد على كوني طبيباً |
Seni böyle büyümüş görmeye alışamadım da. | Open Subtitles | فقط لم أتعود على رؤيتك و انت تكبرين هكذا |
Seni böyle büyümüş görmeye alışamadım da. | Open Subtitles | فقط لم أتعود على رؤيتك و انت تكبرين هكذا |
Birisine, çocuğunun 18 yaşına basmadan öleceğini söylemeye hiç alışamadım. | Open Subtitles | لم أتعود ابداً على أن أخبر احداً أن طفلهم سوف يموت قبل أن تبلغ الثامنة عشر. |
Az önce birini öldürdüğüm düşüncesine tam alışamadım, eğer sorduğun buysa, fakat işimi yapabiliyorum. | Open Subtitles | لست معتادة على فكرة أني قتلت أحدهم للتو، إن كنت تسأل عن هذا ولكني أقوم بعملي |
Evet, bu sandalyeye alışamadım henüz sanırım. | Open Subtitles | أجل، إنّما لستُ معتادة على هذا الكرسيّ بعد. |
Henüz buna alışamadım. | Open Subtitles | إنه امر جديد تماما علي ولم اعتد على هذه الفكرة بعد |
Teğmen. Daha hala alışamadım. | Open Subtitles | مُلازم، أظنّ عليّ الإعتياد على هذا اللقب. |
Hala buranın karanlığına alışamadım. | Open Subtitles | لا زِلتُ أجد صعوبة في التَعود عَلى الظلام هنا |
Bu yola bir türlü alışamadım, hemen karanlık basıyor. | Open Subtitles | اغلقي اعينك لايمكنني التعود على هذا الطريق لأن الليل يمضي بسرعة هنا |
Sanırım yapay zeka gibi düşünmeye hala alışamadım. | Open Subtitles | ! اعتقد انني لست متعودة علي التفكير انني ذكية صناعيا |
Noel'i onsuz geçirmeye hala alışamadım. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أتعوّد على عيد الميلاد من دونه. |
Belçika'da 25 yıl kaldığım halde Fransızcaya bir türlü alışamadım. | Open Subtitles | لم أستطع الأعتياد على الفرنسية حتى بعد 25 سنة في البلجيك |