Alışveriş için de uzun ömürlü torbalar. | Open Subtitles | أكياس مصنوعة من نبات القنّب للتسوق وقابلة لإعادة التصنيع |
Paris'te Alışveriş için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا استطيع الأنتظار للذهاب للتسوق عند شانيل باريس |
İşler o kadar yoğun ki, Alışveriş için zamanı asla bulamam. | Open Subtitles | العمل كثير بحيث لا يعطيني الوقت الكافي للتسوق |
Tatlım, Alışveriş için 25 dolar alabilir miyim? | Open Subtitles | عزيزي، هلاّ أعطيتني 25 دولاراً للتسوّق ؟ |
Seni Los Angeles'te görene kadar ailemin yanında olmasına ne kadar ihtiyacımın olduğunu ya da Alışveriş için ne kadar yardımıma ihtiyacın olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | لم ادرك مدى احتياجي إلى (عائلتي بقربي حتى رأيتكِ في (لوس انجلس أو مدى احتياجكِ إلي في المساعدة في التسوق |
Alışveriş için üzgünüm. | Open Subtitles | آسفة بسبب عدم ذهابكم للتبضع |
Alışveriş için çok az vakit verdiniz bana. | Open Subtitles | لأنك لم تمنحني وقت كاف لأتسوق. |
Alışveriş için son saniyeyi beklersen böyle olur. | Open Subtitles | هذا ما يحصل عندما تنتظر حتى اللحظة الأخيرة للتسوق. |
-Ve karıları Alışveriş için bize geldiklerinde. | Open Subtitles | وعندما تخبرهم زوجاتهم كم هو مكان رائع للتسوق |
Hepimiz bu hafta sonu T.J. Maxx'de yapılacak ayakkabı indirimi konusunda heyecanlıyız ve kızların hepsi, Alışveriş için bana kaç para verdiğini merak ediyor. | Open Subtitles | نحن جميعا متحمسون لبيع الاحذية في تي جي ماكس هذا الاسبوع و جميع الفتيات يريدون معرفة كم تعطيني للتسوق |
Alışveriş için fazladan para bırakmış. | Open Subtitles | لقد اعطاني بعضا من الاموال الزائدة لأذهب للتسوق |
Güzel. Alışveriş için bahanem Sanki bahaneye ihtiyacım var da. | Open Subtitles | ممتاز ،، عذر للتسوق كأنني أحتاج عذر. |
Annem derdi Alışveriş için ne kadar paraya ihtiyacınız var dediklerinde hiçbirşey deyın dememizi tenbih ederdi. ve şayet israr ederlerse gönlünuzde ne koparsa onu verın deyin. bu akşam yemeğinde ki insanın doğasıydı. | TED | تقول امي ,"اذا ما سالوك ما ثمن ذهابك للتسوق لهم, عليك ان تقول دائما ;"لاشيء". و اذا ما اصروا قل," لاباس ما يمكنكم اعطائي اياه." هذه كانت طبيعة الوجود على تلك الطاولة; |
Dua için gel, Alışveriş için kal. | Open Subtitles | هلم للصلاه وابقى للتسوق |
- Alışveriş için bir saatim var. | Open Subtitles | لدي ساعة واحدة للتسوق |
Varlıklı, eğitimli ve Alışveriş için bol vakti var. | Open Subtitles | ثريّة , متعلّمة , مع وقت مُتّسع للتسوّق |
Alışveriş için gerçekten vaktim yok... free-shoplar için bile. | Open Subtitles | ...لا وقت للتسوّق ، و ولا حتّى معفاة من الرسوم الجمركية |
Yarın Alışveriş için müsait misin? | Open Subtitles | هل أنت حرّ لذهاب للتسوّق غدا |
Sharona, buraya Alışveriş için gelmedik. Başlıca şüphelimiz için geldik. | Open Subtitles | (شارونا)، لم نأتِ للتبضع إنه المشتبه به الأساسي لدينا |
Döndüm. Alışveriş için merkeze gitmiştim. | Open Subtitles | كان علي العوده للبلده لأتسوق قليلا |