Bir tabloya yansıtıldığında ise bir tür nesnel bilimsel gerçekmiş gibi gelir Ama öyle değil. | TED | طالما هو موضوع في رسم بياني، تشعرك بأنه علم موضوعي نوعًا ما، لكنه ليس كذلك. |
Ben sadece siz izleyicilerin bu duruma bağışıklığı olduğunu sanırdım, Ama öyle değil. | Open Subtitles | كنتأعتقد،انهانتمفقطهناك المشاهدون، لكنه ليس كذلك |
Biliyorum, herkes onun iyi biri olduğunu düşünüyor Ama öyle değil. | Open Subtitles | اعرف بأن الجميع يظنون بأنها طيبة لكنها ليست كذلك |
Belki biri öyle düşünmemizi istiyor, Ama öyle değil. | Open Subtitles | اقصد . ان بعضنا قد يعتقد ذلك و لكنها ليست كذلك |
Söylemesi belki şiirsel ve romantik geliyor Ama öyle değil. | Open Subtitles | ربما قول ذلك يبدو شاعرياً و رومانسياً. ولكنه ليس كذلك |
Aslında buna olmayan soruna bulunan çözüm denilebilirdi, Ama öyle değil. | Open Subtitles | هذاماقد يُسمّىبالحلفيعدموجودمشكلة! لكنّه ليس كذلك |
Çoğu insan, hizmetinden ve genel görünümünden dolayı buranın Abe and Louie's barından türediğini sanıyor Ama öyle değil. | Open Subtitles | والجميع بسبب هيكل خدمته وطريقته , يعتقدون بأنه مستوحى من ايب لويس لكنه ليس كذلك |
Buraya gelip, bir hapishane filmi gibi olacağını düşündün. Ama öyle değil. | Open Subtitles | دخلت إلى هنا معتقداً أن هذا سيكون كأحد أفلام السجون، لكنه ليس كذلك |
Savcılık onun terörist olduğunu söylüyor Ama öyle değil. | Open Subtitles | يقول المدعي العام أنه إرهابي. لكنه ليس كذلك |
Ama öyle değil | Open Subtitles | يبدو كنظام معقد فوضوى لكنه ليس كذلك |
Milyon yıl önce çıktık gibi gözüktüğünü biliyorum Ama öyle değil. | Open Subtitles | أعلم أنه يبدو أننا تواعدنا مثل مليون سنة مضت، لكنه ليس كذلك -أعلم هذا |
Belki biri öyle düşünmemizi istiyor, Ama öyle değil. | Open Subtitles | اقصد . ان بعضنا قد يعتقد ذلك و لكنها ليست كذلك |
Yani, belki bazılarımız öyle olduğunu düşünüyor, Ama öyle değil. | Open Subtitles | اقصد . ان بعضنا قد يعتقد ذلك و لكنها ليست كذلك |
Yani, belki bazılarımız öyle olduğunu düşünüyor, Ama öyle değil. | Open Subtitles | اقصد . ان بعضنا قد يعتقد ذلك و لكنها ليست كذلك |
Biraz çılgınca gibi geliyor, Ama öyle değil. | TED | الأمر يبدو جنونيا أحيانا، ولكنه ليس كذلك. |
Şimdi beni küçük düşürdüğünü sanıyorsun Ama öyle değil. | Open Subtitles | , تظنين أنكِ تهينينى الآن . ولكنه ليس كذلك |
Biliyorum bu ürkütücü gibi görünüyor Ama öyle değil. | Open Subtitles | أعلم أن هذا الشئ يبدو مخيفاً ولكنه ليس كذلك بالفعل |
Tesadüfen olmuş gibi görünüyor Ama öyle değil. | Open Subtitles | "يبدو عشوائيّاً، لكنّه ليس كذلك" |
Ama öyle değil. | Open Subtitles | لكن ليس بهذه الطريقة. |
Ona göre çok aceleci davranıyoruz Ama öyle değil Adrian'ı seviyorum onu her gördüğümde kalbim yerinden fırlıyor. | Open Subtitles | هو يعتقد بأننا استعجلنا لكننا لسنا كذلك احب ادريان في كل مرة اراه فيها احس بأن قلبي سينفجر |
Herkes onun benim için fazla yaşlı olduğunu düşünüyor Ama öyle değil. | Open Subtitles | أنا أعلم بأنهم جميعاً يعتقدون أنهُ كبيرٌ جداً بالنسبة لي، لكنهُ ليس كذلك |
Bir nedenden dolayı bütün dünyanın seninle uğraştığını sanıyorsun Ama öyle değil. | Open Subtitles | لسبباً ما ظننت بأن العالم كله يريد أن يفسد عليك ولكن ليس كذلك |
Ama hâlâ, tanıdıkları ve uğraştıkları, yaşayan Diana ile halkın gözündeki Diana'nın aynı kişi olduğunu düşünüyorlar Ama öyle değil! | Open Subtitles | لكنهما ما زالا مخطئين بالتفكير بأن( ديانا)التيعرفاها... منالعيشوالتعاملمعها... ستصبح هي ذاتها التي يراها الجمهور ولكن ذلك غير صحيح |