Su hayatın anahtarıdır, ama donmuş halde iken, gizli bir güçtür. | TED | الماء هو مفتاح الحياة، ولكن فى شكل متجمد، فهى قوة كامنة. |
Kendimizi bu fırsattan yararlandırabiliriz ya da bunu kaybedebiliriz ve eğer kendimizi bu fırsattan yararlandırırsak, bu mutluluğun anahtarıdır. | TED | يمكننا أن نستفيد من هذه الفرصة، أو نضيعها، فإن تمكنا من الاستفادة منها، فهذا هو مفتاح السعادة. |
Fakat burnunuzun en gerisinde, ufak bir deri parçası bulunduğu olfaktör epitel adı verilen bir bölge vardır. Bu bölge kokladığınız her şeyin anahtarıdır. | TED | ولكن في أقصى مؤخرة أنفك توجد المنطقة التي تدعى بالظهارة الشمية قطعة صغيرة من الجلد والتي تحتوي على مفتاح كل شيء تشمه. |
Bence canlı ve eğlenceli halka açık alanlar, mükemmel bir şehir planlamanın anahtarıdır. | TED | لذلك أعتقد أن الأماكن العامة المليئة بالحيوية والمتعة هي المفتاح لتخطيط مدينة رائعة. |
Beyninizin acıya nasıl tepki verdiğini anlamak sizin için en iyi tedavi yöntemini bulmanın anahtarıdır. | TED | لمعرفة كيفية استجابة الدماغ للألم هو المفتاح لإيجاد أفضل علاج |
Diamair bize söyleyecek. Diamair bilginin anahtarıdır. | Open Subtitles | (الديمير) سيخبرنا (الديامير) هو مفتاحُ كلّ المعرفة |
Anlaşılan o ki, iyi tasarlanmış bir itibar sistemi, güven inşa etmenin anahtarıdır. | TED | اتضح، نظام حسن السمعة هو مفتاح بناء الثقة. |
Hayır, Triad o ne istediklerini anahtarıdır düşünüyor. | Open Subtitles | لا,الثالوث يعتقدون انها مفتاح ماهم يريدونه. |
Araziye sahip olmak, bu katiller için hayatta kalmanın anahtarıdır. Ve bunun anlamı, ölümüne dövüş demek olabilir. | Open Subtitles | السيطرة على الأرض هي مفتاح البقاء لتلك الحيوانات القاتلة، و هذا يمكن أن يعني القتال حتى الموت |
Bunu nasıl yaparım bilmiyorum. Sır ve yalanlardan oluşan devasa ağ mutlu bir evliliğin anahtarıdır. | Open Subtitles | مفتاح الزواج السعيد هي شبكة عملاقة من الأكاذيب |
Hazırlık yapmak, fark edilmeden başarılı zaman yolculuğunun anahtarıdır. | Open Subtitles | الاستعداد هو مفتاح نجاح السفر عبر الزمن الغير واضح. |
Kişisel algılamayın. Doğru bilgi, geleceğin anahtarıdır. | Open Subtitles | لا يجب عليك أخذ الأمر شخصي المعلومات الصحيحة هي مفتاح المستقبل |
Evet ama müşterilerine anaflaktik şok vermek de iflasın anahtarıdır. | Open Subtitles | أجل، لكن إحداث صدمة تأقية لزبائنك هو مفتاح الإفلاس |
İnsanların hafızalarını güçlendirmek istiyoruz, çünkü hafıza başarının anahtarıdır." | TED | نريد تحسين ذاكرة الناس، لأن الذاكرة هي مفتاح النجاح." |
Kabullenme, hayatta kalmanın anahtarıdır.. | Open Subtitles | ... القبول والرضى هو مفتاح النجاة بملمات الحياة و |
Ve az sonra göreceğiniz gibi, ayrıntı görebilmek bu deneyin anahtarıdır. | TED | و كما سترون في دقيقة، قابلية رؤية التفاصيل هو المفتاح لهذه التجربة |
Akıllarındakini bilmek tahtın anahtarıdır. | Open Subtitles | وكن واعيا بمايدور في عقولهم فهذا هو المفتاح للعرش |
Bu hesaplamalar evrene açılan kapının anahtarıdır. | Open Subtitles | هذه الحسابات هي المفتاح لكشف الكون بأسره |
Vince, fazladan kapatıcı kullan. Işıkların altında güzel görünmenin anahtarıdır. | Open Subtitles | استعمل مستحضر أساس جيد إنه المفتاح تحت الأضواء |
İletişim başarılı bir ilişkinin anahtarıdır. | Open Subtitles | التواصل هو المفتاح الأساسي لأي علاقة ناجحه |
Belki tanısal tıp seni temiz tutmanın anahtarıdır. | Open Subtitles | ربما يكون التشخيص الطبي هو المفتاح لإبقائك نظيفاً |
Bunu bize Diamair söyleyecek. - Diamair, bilgeliğin anahtarıdır. | Open Subtitles | (الديمير) سيخبرنا، (الديامير) هو مفتاحُ كلّ المعارف. |