CO2, tam anlamıyla uygarlığımızın verdiği nefes. | TED | ثاني أكسيد الكربون هو زفير حضارتنا، بمعنى حرفي |
Buradaki ironi, gerçi, refahımızı kelimenin tam anlamıyla para ve ekonomik büyüme karşılığı sattık. | TED | المعادلة هى، على الرغم من، أننا صرفنا معنى الإزدهار كشيك من بنك تقريباً بمعنى حرفى من الأموال والنمو الإقتصادى. |
Yaşayan herhangi bir şeyin nazarında gerçek anlamıyla taşa dönmüşlerdir. | Open Subtitles | في نظر أي شئ حي، يتحولون إلى صخر، بالمعنى الحرفي |
Belki de hem tam anlamıyla hem de mecazi olarak daha kültürlü olmaya hazırız. | TED | ربما نحن على إستعداد لشيء بالمعنى الحرفي و المجازي أكثر ثقافة. |
Böyle bir kumsal tam anlamıyla milyonlarca km devam ederdi. | TED | مثل هذا الشاطئ قد يستمر حرفياً لمئات الملايين من الأميال. |
Hiçbir müdahalede bulunmanız gerekmiyor, tam anlamıyla, yalnızca büyümesini izliyorsunuz. | TED | لا يتوجب علينا القيام بأي شيء؛ فقط نشاهدها تنمو حرفيا. |
Kelimenin tam anlamıyla lazerlerle oynuyorlar fişek tabancasına göre sapanlara göre. | TED | إنهم يلعبون حرفيًا بالليزر بالنسبة إلى المقاليع، وبالنسبة إلى بندقية الرش. |
Sorun şu ki, bulunmayı istemediği taktirde, kelimenin tam anlamıyla sırra kadem basabiliyor. | Open Subtitles | المشكلة هي إذا لم يرد أن يعثر عليه يمكن أن يختفي بشكل حرفي |
Çoğu insana göre onlar kelimenin tam anlamıyla yabancılar. | Open Subtitles | لمعظم الناس هؤلاء مثل الكائنات الفضائية بمعنى الكلمة. |
Bu durumda binlerce ve binlerce balık yerel balıkçılar için potansiyel bir kazanç kaynağı olarak kelimenin tam anlamıyla plajlardan süpürülür. | Open Subtitles | إن حدث هذا، آلاف وآلاف من السمك قد ينجرف بمعنى الكلمة على الشواطئ كثروة محتملة للصيادين المحليين |
Tam anlamıyla kontrolden çıktık. Bugün eroinden bile bahsettik. | Open Subtitles | نحن خارج السيطرة بمعنى الكلمه حتى اننا اليوم تحدثنا عن الهيروين |
İnsanları ustalıkla yönlendirmesiyle ünlendi ve Şirket'in sorgulama protokollerini tam anlamıyla yeniden yazdı. | Open Subtitles | أصبح معروفًا بخبير التلاعب في الذات البشريّة. وأعاد كتابة بروتوكولات الاستجواب للوكالة بمعنى الكلمة. |
Bu, öldürmeden önceki anlarımızın en kısası kelimenin tam anlamıyla hayatlarını ellerimizde tuttuğumuz an ve sonrada parçalayıp atışımız ve hiçbir şeysiz kalışımız. | Open Subtitles | ثمّة لحظات خاطفة قبلما نقتل نفسًا، حين تكون حياتهم في يدينا بمعنى الكلمة. ثم ننتزعها منهم، ونغادر خاليي الوفاض. |
Kırık kalpler mecazi olarak da kelimenin tam anlamıyla da ölümcül. | TED | حالات القلوب المكسورة هي مميتة بالمعنى الحرفي والمجازي للكلمة. |
Basit anlamıyla değil insan ruhunun derinliklerinde hissedilen anlamda bir fırsattır. | Open Subtitles | ليس بالمعنى البسيط ولكن بالمعنى العميق الذي ينشأ فقط في قلب الإنسان |
Etanol, tümör hücrelerini susuz bırakır kelimenin tam anlamıyla kurutur geçici olarak küçülmelerini sağlar. | Open Subtitles | الإيثانول يجفف خلايا الورم يجففها بالمعنى الحرفي يقلص الورم مؤقتاً |
Ve kelimenin tam anlamıyla her konuşmayı kaydediyoruz. Böylece herkes her şeyi görebiliyor. Bu şekilde yapmasaydık, bir fikir meritokrasisi oluşturamazdık. | TED | ونقوم بتسجيل جميع المحادثات حرفياً والسماح للجميع برؤية كل شيء. لأننا إن لم نفعل ذلك، لن نتمكن من نشر ثقافة الجدارة. |
Her zaman belirsizlikler karşısında kararlar alıyoruz. Kelimenin tam anlamıyla her zaman. | TED | نحن نتخذ القرارات في مواجهة الشك طوال الوقت، حرفياً في كل الوقت. |
Kelimenin tam anlamıyla meraklandırıcı. Büyük mesele bu. İçine çekilirsiniz. | TED | انها حرفيا كذلك. إنه السؤال الكبير. لذلك فأنت تنجذب تجاهه. |
Ve böylece aklımda Kuzey Kutbu'nda tam anlamıyla yüzlerce ve yüzlerce kez yüzdüm. | TED | و اذن حرفيا سبحت عبر القطب الشمالي مئات و مئات المرات في عقلي. |
Kelimenin tam anlamıyla günün herhangi bir saatinde sıcak pretzel alabilirsin. | Open Subtitles | يمكن أن تتناولي بريتزل ساخنة في أي وقت من اليوم حرفيًا |
Moda tam anlamıyla üzerimizde görsel bozulma yaratabilir. | TED | والموضة، يمكنها أن تحدث اعتراضًا بصريًا لنا أو علينا، حرفيًا. |
Sevgili kardeşim gerçek anlamıyla beni dünyanın öteki ucuna gönderdi. | Open Subtitles | أخي العزيز وضعني بشكل حرفي في الجهة الاخرى من العالم |