Bir şeyi zihninin bir köşesinde anlamakla gerçekten derinden bilmek arasında fark var. | Open Subtitles | هناك أختلاف بين فهم شيء في عقلك.. وبين شيء متيقنه منه في داخلك |
Her sene yeni araba yaparız, ve sezonun geri kalanını arabayı daha iyi ve daha hızlı yapmak için ne yaptığımızı anlamakla geçiririz. | TED | نحن نقوم بصناعة سيارة جديدة كل عام، ثم نقضي بقية الموسم في محاولة فهم ما قمنا بإنشائه لنجعله أفضل و أسرع. |
Sadece David'i ve silah seçimini yanlış anlamakla kalmıyoruz. | TED | ليس فقط أننا أسأنا فهم داوود وكيفية اختيار سلاحه. |
Bu, sizi farklı kılan şeyi anlamakla, o özellikleri sahiplenmekle başlar. | TED | يبدأ هذا الأمر بفهم ما ما يجعلك مختلفاً من خلال تبني هذه الصفات |
Sürpriz olmadı. Ve eğer meyve sinekleri üzerine yapılan temel bir araştırmanın insanlarda akıl hastalıklarını anlamakla uzaktan veya yakından ilgili olduğunu düşünüyorsanız elinizi kaldırın. | TED | حسنا، ارفعوا أيديكم إذا اعتقدتم أن بحثا على ذباب الفاكهة له علاقة بفهم المرض العقلي لدى الإنسان |
Ben de, bu sorunun zekânın fiziki yapısını anlamakla aynı soru olduğunu iddia ediyorum. | TED | لذا إنني أدّعي أن هذا هو نفس التساؤل في فهم الطبيعة الفيزيائية للذكاء. |
Kuramcılar yıllarını bunun nasıl bu kadar iyi ayarlanmış bir rakama sahip olduğunu anlamakla geçirdiler ve birkaç muhtemel açıklama ile karşılaştılar. | TED | قضى المنظرون عقوداً وهم يحاولون فهم لماذا لها هذا الرقم المحكم بشكل غريب، ثم توصلوا إلى عدد من التفسيرات المحتملة. |
Aynı zamanda biz fizikçiler kendimizi quantum ve görelilik teorilerini anlamakla, bunlari birleştirmekle, üzerine yeni şeyler inşa etmekle meşgul ediyoruz. | TED | في الوقت ذاته، نحن الفيزيائيون كنا منشغلين لمحاولة فهم وبناء ودمج اكتشافات نظرية الكم و النظرية النسبية. |
En önemlisi, tüm bunlar anlamakla ilgili, geniş yelpazedeki duygu ve çeşitli mücadelelerimizin bizi biz yaptığını anlamamızla, insan olduğumuzu anlamamızla. | TED | والأهم من ذلك، هو فهم أن كل تلك المجموعة الكبيرة من المشاعر والمُعاناة هي ما يجعلنا ما نحنُ عليه: بشَرًا. |
Bu gezi, tamamen diğer insanların kültürlerini anlamakla ilgili. | Open Subtitles | هذا ما تتمحور حوله هذه الرحلة، فهم ثقافة الناس الآخرين. |
Onları yasa dışına iteni anlamakla onlara acımak aynı şey değil. | Open Subtitles | إن فهم ما يدفع الرجل للجريمة ليست هى نفسها كالشعور بالأسف تجاههم |
Bu yüzden herkesin bu kadar şaşırtıcı şeyler yapmasıyla ve onların ne üzerinde çalıştığını gerçekten anlamakla, insanların bir şey inşa etmek için birlikte çalıştıkları ortak bir proje yapmaya çalışma işine ilgi duydum. | TED | في حين أن الجميع يفعل الكثير من الاشياء المدهشة و في الواقع فهم ما كانوا يعملون عليه، كنت مهتم حقا بمحاولة القيام بمشروع تعاوني حيث يعمل الناس معا لبناء شيء ما. |
Cevap, radyasyon kelimesinin çok farklı iki bilimsel olayı tanımladığını anlamakla başlıyor: Elektromanyetik radyasyon ve nükleer radyasyon. | TED | الإجابة تبدأ مع فهم كلمة "الإشعاع" التي تصف ظاهرتين علميتين محتلفتين جداً: الإشعاع الكهرومغناطيسي والإشعاع النووي. |
Köpekler sadece duygularımızı ve beden dilimizi anlamakla kalmaz aynı zamanda köpekler ve insanlar etkileşime girdiğinde her iki beden de yaygın olarak sevgi ve korunma duygularıyla ilişkili bir hormon olan oksitosin salgılar. | TED | ليس باستطاعة الكلاب فهم عواطفنا ولغة الجسد فقط، ولكن عندما تتفاعل الكلاب والبشر، كلا من أجسادنا يطلق الأوكسيتوسين. هرمون يرتبط عادة بمشاعر الحب والحماية. |
İnsanların gerçekten bildiriler istememelerini, kendi kararlarını kendilerinin vermelerini istemelerini, kendi problemlerini çözmek istemelerini, onlarla birlikte işe koyularak, sadece onları çok daha fazla onurlandırdığımızı değil, kendimizi de onurlandırdığımızı anlamakla ilgilidir. | TED | إنه حول فهم أن الناس بالفعل لا يريدون صدقات، ذلك أنهم يريدون أخذ قراراتهم الخاصة، يريدون أن يحلوا مشاكلهم الخاصة، وأنه عبر الإرتباط بهم، ليس فقط نصنع الكثير من الكرامة لهم، بل لنا نحن أيضاً. |
Ethan'ın bilişsel atılımlarını anlamayı önermek, insan bilincini anlamakla eş değer durumda. | Open Subtitles | إقتراح أن فهم قفزة "إيثان" الأدراكية هو مشابه للوعي البشري، |
Rosalind'i öldürdüğünden beri her saniyeyi o hastalıklı beyninin nasıl çalıştığını anlamakla geçirdim. | Open Subtitles | قضيت كل ثانية منذ أن قتلت "روزليند" في محاولة فهم كيفية عمل عقلك المريض. |
Böylece yaşamaya değer bir hayatın nasıl mümkün olduğunu anlamakla ilgilenmeye başladım. | TED | ولذلك أصبحت مهتمًا بفهم الأمور التي تساهم في خلق حياة جديرة بأن نعيشها. |
Ve çok görsel olan bir alanın, göklerde neler olduğunu anlamakla ilgilenen herkesi dâhil etmek için geliştirilebileceği gerçeği bir moral kaynağıdır. | TED | وحقيقة أن مجالا بصريا بشكل كبير يمكن أن يتم تحسينه من أجل أن يشمل أي شخص لديه اهتمام بفهم ما يكمن في السماوات هو أمر محمس. |