Onu görmeliyim. Eğer anlatırsam beni anlayacaktır. | Open Subtitles | أريد رؤيتها ، أنا متأكد أنها ستتفهم لو شرحت لها |
Baban onaylamayacak... ama ölümünüzün gerekli bir fedakarlık olduğunu anlayacaktır. | Open Subtitles | لن يوافق والدك لكنه سيفهم أن وفاتك كانت تضحية ضرورية |
Endişelenme çok kalmayacağız. anlayacaktır. | Open Subtitles | لا تقلقى , لسنا مضطرين لان نمكث طويلا انها ستفهم |
Ve geldiğinde, eğer kapıyı açmazsam bir şeylerin ters gittiğini anlayacaktır. | Open Subtitles | و إذا جاءت و لم أفتح لها الباب ستعرف أن هناك أمراً غريباً |
Ve bu şekilde sizin kolay biri olduğunuzu ve içki içmeyi sevdiğinizi anlayacaktır. | Open Subtitles | و بهذا سيعرف أولاً، أنكِ سهلة المنال و ثانياً، أنكِ تحبين شرب الخمر |
Carl'a gidebileceğimi biliyorum, o ne istediğimi anlayacaktır. | TED | أعلم أنه يمكنني أن أذهب إلى كارل، سوف يفهم ما أطلبه. |
Kodları kendisi yazmış olduğu için, hangi bölümün eksik olduğunu anlayacaktır. | Open Subtitles | لقد كتب الشفرات، فبالتالي سيعلم ما الناقص منها |
Uğruna savaştığım yerleri düşününce anlayacaktır. | Open Subtitles | انها تتفهم في المناطق التي احارب فيها القضاية |
Sonunda bunu anlayacaktır, ve anladığında, kimi suçlayacak sanıyorsun? | Open Subtitles | سيكتشف الأمر في النهاية وعندمايفعل، من تظنين أنه سيقوم بلومها ؟ |
Daha çok üçü birden. Kibar bir misafir ol. anlayacaktır. | Open Subtitles | يبدو أنهم ثلاثة أيام فقط كن ضيف مؤدب , وهي ستتفهم ذلك |
Her şeyi açıklayacağız. anlayacaktır. Her şey yoluna girecek. | Open Subtitles | سنشرح كل شئ ستتفهم الوضع وستسير الأمور على مايرام |
Söylediğimde, neden saçma yardım şeyine gitmemenin en iyisi olduğunu anlayacaktır. | Open Subtitles | و عندما سأفعل , ستتفهم سبب عدم ذهابنا إلى حفل جمع التبرعات هذا العام |
Yani.. eğer maçlardan birine onu getirebilirsen tüm bu övgülerin nedenini anlayacaktır. | Open Subtitles | أعني لو أوصلته في احد المباريات سيفهم كل ما يقلقه |
Her şey bittiğinde, ADM'in yönetim kurulu üyeleri anlayacaktır. | Open Subtitles | عندما ينتهي الامر سيفهم مجلس الادارة في أ.د.م |
Oh. Eminim Amanda anlayacaktır. | Open Subtitles | اوه حسنا انا متأكدة بأن أماندة ستفهم ذلك |
zamanla bizim yardımımızla... bazı şeylerin neden değişmemesi gerektiğini oda anlayacaktır. | Open Subtitles | بمرور الوقت، و بمجلسنا هي ستفهم لماذا الأمور لا يمكن أن تتغير |
Çalışırım ama muhtemelen farkı anlayacaktır. | Open Subtitles | بوسعي المحاولة ، ولكن من المحتمل أنها ستعرف الفرق |
Yani, herhalde çocukları koca kafalı ve pancar gibi dişli doğduğunda anlayacaktır. | Open Subtitles | أنا أعني أنه في نهاية الأمر هو سيعرف عندما يرى أطفاله كبار الرؤوس و أسنانهم بارزة |
Sana garanti ederim, Rahip Grissom neye karşı olduğunu anlayacaktır. | Open Subtitles | كي أطمأنك فإن الأب جريسوم يفهم ما أنت بصدده |
Adam Odell'e yetişecek bile olsa o zamana kadar renkli derili biri için at koşturduğunu anlayacaktır. | Open Subtitles | وبمدى سرعة إمساكه به وحتى يفعل , سيعلم الرجل أنه راكب في خدمة شخص ملون |
anlayacaktır. Sen delisin. O da biliyor bunu. | Open Subtitles | سوف تتفهم ذلك أنتي مجنونة وهي تعرف ذلك |
Tabii ki. Ama eninde sonunda anlayacaktır. | Open Subtitles | بالطبع، ولكنّه سيكتشف ذلك عاجلاً أم آجلاً |
Bay Burski'yi tekrar görmeye dayanamayacağını söyle. anlayacaktır. | Open Subtitles | اخبريه انني لا يستطيع ان يرى بورشيسكي ثانية,سوف يتفهم |
Ağacı kesmeleri saatlerini alacaktır bu zamanda da, çete, bir şeylerin ters gittiğini anlayacaktır. | Open Subtitles | سيأخذون ساعات لقطع هذه الشجرة وفي ذلك الوقت العصابة ستدرك أن هناك شيئا ما خاطئ |
Kutunun boş olduğunu söylemeye devam et. İnsanlar anlayacaktır. | Open Subtitles | استمر فى قول أنه كان فارغاً إن الرفاق سيتفهمون |
Eğer onunla konuşur olanları anlatırsan anlayacaktır. | Open Subtitles | .. إذا أنتِ تحدثتي إليه .. وضحتي الأمور هو سيتفهّم |
Bana göre ondan ayrılmanın, onu önemsemediğin anlamına anlamına gelmediğini anlayacaktır. | Open Subtitles | لأقترح أنها ربّما ستتفهّم من أنّك تغادر لا يعني أنك لا تهتم بأمرها |
Jack Bauer ve Audrey Raines öldürüldüklerinde CTU, bulundukları yeri içeriden birilerinin sızdırdığını anlayacaktır. | Open Subtitles | ستعلم الوحدة أن شخصاً من الداخل قد سرب المعلومات |