| O arabanın içinde nehrin dibini nasıl boyladığımı söyler misin? Dinle. | Open Subtitles | كيف أنتهى الأمر بيّ في السيارة و أنا في قعر النهر؟ |
| Bilmiyorum ama kız onunla en son arabanın içinde birlikteymiş. | Open Subtitles | لا أعلم لكن آخر مكان لها كانت معه في السيارة |
| Yarım saattir dışarıda arabanın içinde bekliyorum. - Hemen çıkacağını söylemiştin. | Open Subtitles | كنت أنتظر في السيارة خارجا لنصف ساعة، قلتِ أنّكِ ستأتين حالا. |
| Karım arabanın içinde sıcakta oturuyordu, ama ben kaputun üzerindeydim. | Open Subtitles | زوجتي كانت داخل السيارة تنشد الدفء وأنا كنت على السطح |
| Sıcak arabanın içinde oturmayı seninle markete gitmeye tercih ederim. | Open Subtitles | أفضّل الجلوس في سيارة ساخنة على أن أدخل متجراً معك |
| Yasalara aykırı da ondan. arabanın içinde açık içki bulunduramazsın. | Open Subtitles | الأمر مُخالف للقانون، لا يمكنك إحتساء الجعّة في السيّارة. |
| Yani diyorsun ki arabanın içinde oturan adamı bir saniye içinde karşında buldun. | Open Subtitles | إذن تقولين رجلاً كان في السيارة حينها أصبح أمامك في أقل من ثانية؟ |
| Herkes kız arabanın içinde değilmiş gibi davranıyor. Ama sen onu gördün. | Open Subtitles | أعني الجميع أدعى بأن الفتاة لم تكون في السيارة. |
| David, bana söz vermek zorundasın sopayı arabanın içinde sallamak yok. | Open Subtitles | ديفيد، يجب أن تعدني لا ضرب النادي في السيارة |
| David, bana söz vermek zorundasın sopayı arabanın içinde sallamak yok. | Open Subtitles | ديفيد، يجب أن تعدني لا ضرب النادي في السيارة |
| Belki de buluştuğumuzda arabanın içinde oturmak zorunda olmayacağız. | Open Subtitles | فلربما عندما نخرج في موعد لن نكتفي بالجلوس في السيارة فقط |
| arabanın içinde ölü birinin olabileceğini düşünmedik. | Open Subtitles | نحن لم نكن نتوقع بأننا سنجد رجل ميت في السيارة |
| Sen de pencereler kapalıyken arabanın içinde süt falan bırakma. | Open Subtitles | لا تتركي حليباً في السيارة والنوافذ مفتوحة |
| Uh, Anahtarımı arabanın içinde unuttum. | Open Subtitles | لقد أقفلت الباب ونسيت المفاتيح في السيارة |
| "Kendinden birine ihanet edemezsin," dedi arabanın içinde. | Open Subtitles | قال في السيارة لا يمكنك أن تخون شعبك الخاص , دمك الخاص |
| Bu arada kadınlar arabanın içinde haykırarak ağlıyorlardı. | TED | وبذلك الوقت، أخذ النساء يصرخن ويصحْن داخل السيارة. |
| Onu, dışarıda koyu renkli bir arabanın içinde biriyle konuşurken gördüm. | Open Subtitles | رأيتها واقفة في الخارج تتحدث لشح ما في سيارة داكنة اللون |
| Bir arabanın içinde annenle bir hafta geçirmek istiyorsun. | Open Subtitles | هل تريد ان تقضي أسبوعاً في السيّارة مع أمّك |
| Konuşmak istiyorsa arabanın içinde. | Open Subtitles | داخل السيّارة. إذا أراد التحدّث، فسيتم ذلك بالسيّارة. |
| Muhtemelen neden senin arabanın içinde olduğumu merak ediyorsundur? | Open Subtitles | ربما تتساءل عن سبب وجودي في سيارتك ، أليس كذلك ؟ |
| Şuan bu arabanın içinde Assapopulus ve bu geceki eşi var. | Open Subtitles | في هذه السيارة لدينا سزالس وفتاته التي سيواعدها هذا المساء |
| Dışarıda arabanın içinde seni bekliyor, acele et! | Open Subtitles | احزمي حقائبك إنه ينتظر بالخارج في العربة.. أسرعي |
| arabanın içinde olması gereken bir para çantasından haberin var mı? | Open Subtitles | لقد نصب لنا كمينا، هل كنتى تعرفين بحقيبة المال التى كانت فى السيارة ؟ |
| Ve T-bird'ü o lanet arabanın içinde kızarttı! | Open Subtitles | ثم اشعل النار فى سيارة تى بيرد |
| - Kâğıtta arabanın içinde yolculuk etmem gerektiği yazıyor. | Open Subtitles | هذا يقول أنّه من المفترض أن أكون داخل العربة. |
| İçinde bir şey olsa söylerdim ama arabanın içinde hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | وإذا كان هُناك أى شيء لكُنت أخبرتك به لكن لم يكُن هُناك أى شيء بداخل السيارة |