Ama Aradaki fark, sen daima... ayrılıktan bahsediyorsun... ben ise ilişkimizi sağlamlaştırmaktan. | Open Subtitles | لكن الفرق أنك دائماً تتحدثين عن إنهاء العلاقة وأنا أتحدث عن إستمراريتها |
Aradaki fark %'4'den %11'lere varıyor, ve kadınlar arasındaki fark daha da fazla. | TED | يتغير الفرق من 11 بالمائة إلى أربعة بالمائة ويكبر الفرق لدى النساء |
Aradaki fark 200 liretlik yol masrafı oluyor. | Open Subtitles | الفرق يتقلّص إلى 200 ليرة فيما يخصّ الرحلة. |
Aradaki fark şu ki, onların Birleşmesi gerçekleştiğinde sizler cennete yükselmeyeceksiniz. | Open Subtitles | هذا الإختلاف يكمن عندما يحدث الدمج لن ترفع روحك إلى الجنة |
Hepsi kendini düşünüyor. Aradaki fark, ben kendime itiraf edebiliyorum. | Open Subtitles | يسعون جميعاً لأجل أنفسهم الفارق أنّني أستطيع الاعتراف بذلك لنفسي |
Aradaki fark, onların bana haftada 800$ seninse haftada 8,000$ ödemen. | Open Subtitles | الفرق انهم يدفعون لي 800 دولار في الأسبوع وأنت تدفع لي 8000 دولار |
Aradaki fark, en azından savaşta düşmanın kim olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | الفرق هو, أنه في الحرب... على الأقل تعرفين من عدوك |
Ama yatabilirsin. Aradaki fark bu işte. | Open Subtitles | أترين, لكنه يمكنكِ ممارسة الجنس, ذلك هو الفرق. |
Aradaki fark ise, benim dünyamda o şiddet dolu arzuların asla gerçekleşmeyeceğini biliyordum. | Open Subtitles | الفرق هو بعالمي أعرفُ بأن هذه الرغباتِ العنيفة لن تحدثُ مطلقاً بالحقيقة. |
Aradaki fark benim ülkem Karayiplerin ortasında küçük bir nokta değil. | Open Subtitles | الفرق هو أن بلادنا ليست مجرد بقعة صغيرة في وسط البحر الكاريبي |
Aradaki fark şu. O kendi gündemiyle, kendi başına aday. | Open Subtitles | الفرق أنها مرشحــة نفسها ولها أعمال خاصة بها |
Kan Gibi ya da Kan Karışımı gibi şeyler var. Aradaki fark anlaşılmıyor. | Open Subtitles | إما الدم المشابه أو المخفوق , لا يمكنك معرفة الفرق |
Aradaki fark dışarıda olanın gerçek onun tehlikeleri de gerçek. | Open Subtitles | الفرق الوحيد, هو ان المعركة هناك حقيقية والاخطار حقيقية |
Aradaki fark dışarıda olanın gerçek onun tehlikeleri de gerçek. | Open Subtitles | الفرق الوحيد, هو ان المعركة هناك حقيقية والاخطار حقيقية |
Aradaki fark, gerçek polisler seni ele verir. | Open Subtitles | الفرق بينهما هو أن الشرطة الحقيقيّة ستقوم بالإبلاغِ عنكَ. |
Aradaki fark ise gerçek polisler seni ele verir. | Open Subtitles | الفرق بينهما هو أن الشرطة الحقيقيّة ستقوم بالإبلاغِ عنكَ. |
Aradaki fark sen kendini asla erdemli bir kusursuzluk örneği gibi devam ettirmedin. | Open Subtitles | الفرق أنّكَ لمْ تكن تتوارى خلف قيم الفضيلة |
Fakat Aradaki fark ise, ortaya çıkarmayı deneyecek kaynaklarım var. | Open Subtitles | و لكن الفرق لدي الموارد لكي أحاول الإكتشاف |
Ama Aradaki fark, ben ceviz kırmak için bir yol aramıyorum. | Open Subtitles | لكن الإختلاف يكمن في أني لا أبحث عذر كي أخطأ. |
Aradaki fark çok büyük geliyordu. Bu ikisini bağdaştırmanın bir yolunu göremiyordum. | TED | يبدو الفارق شاسعًا، لا أستطيع رؤية سبيل لإيجاد أرضية مشتركة. |
Lagos'ta mümkün olan ve olmayan çok şey vardır ve genellikle Aradaki fark sizin kim olduğunuzda ve şanslıysanız kime yakın olduğunuzda yatar. | TED | هناك الكثير مما هو محتمل في لاغوس والكثير مما هو غير محتمل، وغالبا الاختلاف بين الإمكانية والإستحالة يكون ببساطة من تكون، وإذا كنت محظوظًا بما فيه الكفاية، من الذين تتصل بهم. |