Hiçbir adam eski kız arkadaşının arkadaşıyla çıktığını görmek istemez. | Open Subtitles | لا يريد أن يرى الرجل السابق له الخروج مع صديق. |
Ayrıca erkek arkadaşımın erkek arkadaşıyla tanışma fırsatını da kaçıramam. | Open Subtitles | بالإضافَة، لا يُمكنني تفويت الفُرصَة في مُقابلَة صديق صديقي الحميم |
Erkek arkadaşıyla sorunları olan babasının biricik seksi biseksüeline yer açtı. | Open Subtitles | ليفسحوا المجال أمام صديقتهم الشاذة التي تعاني من مشاكل مع صديقها |
Sonra onun en yakın arkadaşıyla takılmaya başladım şimdiki saplantısı sadece beni izlemek. | Open Subtitles | ومن ثم بدأت اعبث مع صديقه المقرب والآن اصبح مهووس بمراقبتي |
En son geceyarısı civarında kız arkadaşıyla kulüpten ayrılırken görülmüş. | Open Subtitles | آخر مره شوهد يغادر الملهى فى منتصف الليل مع صديقته |
Laura, Philip'in yeni kız arkadaşıyla tanışacak ve siyah elbisesi yok. | Open Subtitles | لورا ستقابل صديقة فيليب الجديدة ولم يكن عندها اي ملابس سوداء |
Yanında bir kız arkadaşı olmazsa gelmiyor. Yani sen de kız arkadaşıyla takılacaksın. | Open Subtitles | لن تخرج معي إلا بوجود صديقتها لذا يمكنك أن تأتي لتتعرف على صديقتها |
Bir kaç arkadaşıyla kötü bir iş yaptıklarını söyledi. Bu yüzden hapse girecekti. | Open Subtitles | قال لي أن بعض أصدقائه قد تورطوا بعمل سيء وهو متورط معهم بهذا |
Belki de Eric, Neil'in arkadaşıyla çok vakit geçirdiğim içindir. | Open Subtitles | ربما لأنني أقضي الكثير من الوقت مع أريك صديق نيل |
Tatlım, yoksa annenin yeni arkadaşıyla tanışacağın için gergin misin? | Open Subtitles | عزيزي ، أنت لستُ قلقاً عن مقابلة صديق أمك الجديد |
Ne? Onu daha bu sabah gördüm. Bir arkadaşıyla Saint Nicholas'taydı. | Open Subtitles | لقد رأيته تواً في هذا الصباح قرب سان نيكولاس مع صديق |
Meredith Muir'e göre, Natalie Baldwin, onun erkek arkadaşıyla yatıyormuş. | Open Subtitles | وفقا لميريديث موير، ناتالي بالدوين وجود علاقة غرامية مع صديقها. |
Çünkü bu daha ucuzdu, tutkusundan çok öfkesini gösteren erkek arkadaşıyla beraber yaşıyordu. | TED | لأنه كان أقل تكلفة، لقد كانت تعيش مع صديقها الحميم الذي كان غضبه أكبر من طموحه. |
Yarın öğlene kadar seninle yatacağına dair arkadaşıyla iddialaştı. | Open Subtitles | لقد راهن صديقه انه يستطيع ان يعاشرك قبل ظهر غد |
Okulu ilgilendirdiği kadarıyla Nestor oda arkadaşıyla tatildeydi. | Open Subtitles | حسب علم المدرسة فإن نيسترو كان يقضي عطلته مع صديقه في الغرفة |
Max'in Evan'ın kız arkadaşıyla yattığından Evan'ın da kopya yüzünden Max'i okuldan attırdığından bu yüzden de Max'in Evan'ın suratına yumruğu yapıştırdığından bahsettim mi? | Open Subtitles | أوه، أنا لم أذكر أن ماكس ينام مع صديقته ايفان، حتى ايفان كان ماكس طرد المدرسة على خيانتها، حتى ماكس كمات ايفان في وجهه؟ |
"Ertesi sabah Babcock elinde sigara kartonu, kız arkadaşıyla lobideydi". | Open Subtitles | وفي صباح اليوم التالي، كان بابكوك يجلس في البهو مع كارتونه من سجائر الكنت، وبدون صديقته |
Emma'nın en yakın arkadaşıyla görüştüm ve sevgilisinin adını biliyor. | Open Subtitles | لقد تحدثت مع صديقة إيما و هي تعرف إسم العشيق |
O bir arkadaşıyla trenden iniyordu ve o anda birbirimizi gördük. | Open Subtitles | كانت على وشك الخروج من العربة مع صديقة عندما ارتطمنا ببعضنا |
arkadaşıyla birlikte havaalanındaki bir gözcü tarafından işaretlendi. Kızımı Arnavutlar kaçırdı. | Open Subtitles | قابلت و صديقتها نصابا في المطار ، خطفها مجموعة من الألبان |
Fransa'da, en eski ve en yakın 3 arkadaşıyla omuz omuza çarpışmıştır. | Open Subtitles | وفي فرنسا، قاتل جنبا إلى جنب مع ثلاثة من أقدم وأعز أصدقائه |
Ne tuhaftır ki, kocasının gemideki arkadaşıyla evlendiğini söylemedi. | Open Subtitles | والمضحك ، انه لم تذكر أنها تزوجت زميل زوجها |
En iyi eşcinsel arkadaşıyla, en iyi eşcinsel arkadaşım evleniyor. | Open Subtitles | أعز أصدقائها الشاذ سيتزوج أعز صديق لي الشاذ |
Bir arkadaşıyla birlikte... ...Paris'te bir vintage dükkanına gidiyor. | TED | تذهب إلى متجر الأزياء العتيقة هذا في باريس مع إحدى صديقاتها. |
O kadar da kötü değil ama bir arkadaşım, kız arkadaşıyla beraber bir kedi alıyor. | Open Subtitles | أنا لست سيئة كما يقولون ولكن صديقي القديم قرر أن يقتني قطة مع حبيبته الجديدة |
Birkaç arkadaşıyla beraberce içip, yaşlı bir adama sataşmış ve öldürmüş. | Open Subtitles | الذي قام مع بعض من رفاقه وبعد نوبة شراب بالتعدي على رجل عجوز في شجار وقتله |
Ben küçükken babamın da iş arkadaşıyla gizli bir ilişkisi vardı ve bu yüzden bizim ailemiz parçalanmıştı. | TED | والدي كانت لديه علاقة مع زميلة عمل عندما كنت صغيرة ولقد شتت شمل عائلتي. |
Kurbanın eski kız arkadaşıyla beraber olan bu çocuğa bayılıyorum. | Open Subtitles | أظن أنّ هذا الشاب هو من يعاشر الصديقة السابقة لضحيتي |
Babam birkaç arkadaşıyla bir emeklilik partisi veriyor. | Open Subtitles | ان حفلة تقاعد ابى غداً مع العديد من اصدقائه الضباط القدامى |