Venezuela'nın karanlık ve yarasalarla dolu bu karanlık mağaralarında avlanıyor. | Open Subtitles | إنها تصطاد في الظلام في كهوف صيد الخفافيش في فنيزويلا |
Onu vuramazsınız. Tekrar avlanıyor. | Open Subtitles | لا يمكنكم اردائها انها تصطاد مجددا |
Anne kutup ayısı ve dört aylık yavrusu avlanıyor. | Open Subtitles | دبّة وأشبالها ذو الأربعة أشهر من العمر يصطادون |
Şimdi dünyanın her yerinde avlanıyor, ama hep buraya döner. | Open Subtitles | ..وهو يصطاد فى جميع انحاء العالم لكنه يعود الى هنا دوما |
Dahası, hep aynı bölgede avlanıyor. | Open Subtitles | وأكثر من ذلك, انها تظهر للقدوم الى نفس البقعة للصيد |
Bu bir Rus, ağlı balıkçı teknesi Rusya sularında morina için avlanıyor ve Kuzey Atlantik'e giriyor. | TED | إنها سفينة صيد روسية ربما تصيد سمك القُد في المياه الروسية، ثم تعبر أعالي بحار شمال الأطلسي. |
Birileri sezonun dışında avlanıyor gibi. | Open Subtitles | يبدوا أن هناك شخص ما قام بالصيد في غير موسمه |
Hayaleti orada avlanıyor. Onunla şahsen tanışırsınız. | Open Subtitles | يطارد شبحها ذلك المكان أنت سوف تقابلينها شخصيا |
- Bu tekneden balık avlanıyor mu? | Open Subtitles | -هل يمكن أن تصطاد بهذا القارب ؟ |
- O da avlanıyor. | Open Subtitles | إنها تصطاد إيضا |
Büyük annen avlanıyor mu? | Open Subtitles | هل تصطاد والدتك؟ |
Hayatlarını normal şekilde yaşamaya çalışıyorlar. Hala avlanıyor ve balık tutuyorlar. | Open Subtitles | يُحاولونعيشحياتهمبصورةطبيعية، وما يزالون يصطادون الحيوانات والسمك. |
Bu adamlar hedeflerin bol olduğu yerlerde avlanıyor. | Open Subtitles | انهم من كل مكان هؤلاء الرجال يصطادون بأماكن غنية بالأهداف |
Boyd ve Cora ise öldürme hazzı için avlanıyor. | Open Subtitles | ولكن "بويد" و "كورا" يصطادون من أجل مُتعة القتل |
Herkes perişan, o ise tatilde avlanıyor. | Open Subtitles | الجميع في الجحيم، و هو في أجازة يصطاد أشياء. |
Şu an burada değilse dışarda avlanıyor olmalı. | Open Subtitles | ،إنه ليس هنا الآن إذاً فهو في الخارج يصطاد مرة أخرى |
Görünen o ki kütüphanede avlanıyor. | Open Subtitles | على ما يبدو, إنَّهُ ذاهب للصيد في المكتبة |
Hayır ama o ve Pram aynı kurulda yer alıyor ve Dybbøl'le birlikte avlanıyor. | Open Subtitles | لا ولكنه هو وبرام لديهم عضوية في نفس المجلس ويذهب للصيد مع دوبل لديهم نفس دبوس ربطة العنق |
Üç haftadır buradayız ve sadece son birkaç günde hava aydınlanmadan önce avlanıyor. | Open Subtitles | مكثنا 3 أسابيع هنا و في الأيام القليلة الماضية ظلّت تصيد قبل شروق الشمس |
İki buçuk metrelik bir kaya pitonu avlanıyor. | Open Subtitles | أصَلَة صخرٍ بطول ثمانية أقدام تقوم بالصيد |
Orada gün boyu avlanıyor. | Open Subtitles | انه يطارد الناس هناك في النهار. |
Beyim avlanıyor. | Open Subtitles | زوجي يقنص |
Alınma ama avlanıyor gibi yapmakla gerçekten avlanmak arasında fark vardır. | Open Subtitles | لا أقصد الإهانة، لكن يوجد فرقٌ شاسع بين القراءة عن الصيد والصيد الفعلي |
Kontes, dünyanın her yerini dolaşıp karanlık yerlerde özgürce avlanıyor günün birinde tekrar gün ışığına çıkabilmeyi umut ediyordu. | Open Subtitles | أمرها أن تهرب لتتصيد في العالم في أركانه المظلمة أملا في أنها ستستطيع يوما ما أن تسير بالشمس |
Birkaç ay sonra tekme tekrar ikmal yapmak için Japonya'ya gidiyor ve kısa bir süre sonra Madagaskar'da avlanıyor. | TED | بعد عدة شهور من الصيد هناك، يذهب القارب إلى "اليابان" للتزود، وبعدها بقليل، ها هو ذا يصيد حول "مدغشقر". |