İlgili bir bakış açısı hakkında konuşmak için buradayım, fosil yakıt yakmaktan oluşan sera gazı emisyonlarının yiyeceklerimizin besin kalitesini nasıl azalttığı hakkında konuşacağım. | TED | أنا هنا لأتحدث عن أحد الجوانب المتعلقة بذلك؛ عن كيف أن انبعاثات الغازات الدفيئة الناجمة عن حرق الوقود الأحفوري تقلل من القيمة الغذائية لطعامنا. |
Hep bu tepkiyle karşılaşıyorum işin aslı şu, hassasiyeti azalttığı için süreyi uzatıyor. | Open Subtitles | دائماً أحظى بهذا الإنطباع لكن في الواقع أنها تقلل الحساسية لذا يمكنني الأحتفاظ بالشهوة لمدة أطول |
Çünkü dışkılarının aslında iltihaplanmayı azalttığı biliniyor. | Open Subtitles | لانه من المعروف ان إفرازتها تقلل ألتهابات. |
Çiçeklerin depresyonu azalttığı kanıtlanmıştır. | Open Subtitles | الزهـور تقلل من الإكتئاب |
sebze, meyve ve baklagillerle birlikte alınan zeytinyağı'nın cilt kırışıklarını kayda değer miktarda azalttığı bulundu." ve hemen bir öneride bulunuyor: "Eğer sebzelerin yanında zeytinyağı yerseniz, cildinizde daha az kırışık olacaktır." Gazete makalesinde, sizin gidip orjinal akademik yazıyı bulmanıza da yardım ediyorlar. | TED | وجدت أن زيت الزيتون عند إمتزاجه مع الفواكه والخضراوات والبقول توفر حماية مقاسة فعلية ضد تجاعيد الجلد " و من ثم يعقبون بنصيحة : " إن أكل الخضروات مع زيت الزيتون ، سوف تقلل من تجاعيد بشرتك " ويسألونك كمساعدة لكم أن تبحثوا وتجدوا الصحف القديمة. |