Hâl böyleyken hataları hoş görmüyoruz ve notlara tapıyoruz. | TED | وحتى الآن نحن لا تتسامح مع الأخطاء، ونحن نعبد الدرجات. |
Hal böyleyken, bir tane bile savunma yarası bulamadık. | Open Subtitles | وحتى الآن لم نجد جروح هجوم |
Ve durum böyleyken, ve durum böyleyken... | Open Subtitles | ورغم ذلك, وحتى الآن |
böyleyken, Britanya'da olmaktan pek farkı yok gibi. | Open Subtitles | عندما نكون هكذا , إنه لإختلاف كبير على أن نكون في بريطانيا |
böyleyken, Britanya'da olmaktan pek farkı yok gibi. | Open Subtitles | عندما نكون هكذا , إنه لإختلاف كبير على أن نكون في بريطانيا |
Hal böyleyken, Seattle ülkedeki en hızlı gelişen büyükşehir. | TED | ومع ذلك فإن سياتل هي أسرع مدينة نموًا في البلاد. |
Hâl böyleyken, bu efsaneyi bilimsel bir kanıt desteklemiyor. | TED | ومع ذلك فهي خرافة غير مدعومة بالأدلة العلمية. |
Hâl böyleyken, 2009 sonbaharında, onun da bir kız arkadaşı olmuştu. | Open Subtitles | ومع ذلك ، في خريف 2009 هو الشخص الذي حصل على حبيبة |
Ödevlerini teslim etmiyorsun, bazen görünmüyorsun bile hal böyleyken bütün sınavlarımdan tam not alıyorsun. | Open Subtitles | لا تأتي إلى إختباراتي، ومع ذلك تنجح في كل واحد منها نجاحاً باهراً |
Hal böyleyken birisi silahı ve mermileri lobideki metal detektörden geçirdi. | Open Subtitles | ومع ذلك شخص هرب هذا السلاح وهذا الرصاص عبر كاشف المعادن في الإستقبال |