Diğer çocuklar benimle alay ederdi çünkü büyükbabamlar Kore'den gelmişti. | Open Subtitles | الأولاد الآخرون كانوا يسخرون مني لأن أجدادي أتوا من كوريا |
Çok önceden büyükbabamlar sadece bu kısmını kiralamışlar. | Open Subtitles | في بداية الأمر لم يتحمل أجدادي غير استئجار هذا الجزء |
büyükbabamlar Hong Kong'dan Amerika'ya göç ettiklerinde yaşadıkları şey hiç de görkemli değildi. | Open Subtitles | عندما هاجر أجدادي من هونغ كونغ إلى الولايات المتحدة حملت رحلتهم كل شيء عدا الإبهار |
büyükbabamlar hayattaki mutluluğum. | Open Subtitles | جداي هما مصدر السعادة في حياتي |
Dahası, büyükbabamlar acılarının üstesinden... gelebildikleri için... mutlu ve sağlıklı bir çocukluk geçirebildim. | Open Subtitles | و فوق ذلك فقد كان جداي قادران على أن يتغليا على آلامهما ...و بذلك كان بامكاني أن أصبح سعيدة و أن أتمتع بطفولة طبيعية |
Bu işi büyükbabamlar kurdu. | Open Subtitles | أترى أجدادي أنشاؤا هذا العمل. |
büyükbabamlar Arap'tı. | Open Subtitles | أجدادي كـانوا عربــا |
Beni almaya büyükbabamlar gelecekti. | Open Subtitles | أراد جداي اصطحابي |