Ekonomik büyümeyle birlikte, ülkeler ve toplumlar yukarıya doğru hareketin, fırsatların ve gelişmiş hayat standartlarının olduğu verimli bir döngüye girerler. | TED | بتحقيق النمو الإقتصادي، تدخل المجتمعات والبلدان في سلسلة من قدرة الإنتقال للأعلى والفرص وتحسيين مستوى العيش. |
Mevcut toplulukları çok zorlayan dev bir büyümeyle ve yeni iş modellerinin yükseliişiyle baş ettiler. | TED | لقد تعاملوا مع النمو الهائل الذي طغى على المجتمعات القائمة وظهور نماذج أعمال جديدة. |
İşte Sosyal İlerleme Endeksi'nin yaptığı şey şu: Kalkınmayla ilgili olan çekişmeye yeni bir açıyla bakar yani bunun tek başına GSYİH'la ilgili olmadığı aksine insanların yaşamlarına gerçek bir reform getiren kapsamlı, daimi büyümeyle ilgili olduğuna dair bir bakış açısı ile. | TED | وهذا ما يفعله مؤشر التقدم الاجتماعي: انه يعيد صياغة النقاش حول التنمية، ليس فقط حول الإنتاج الإجمالي المحلي، لكن النمو الشامل والدائم الذي يجلب تطورات حقيقية في حياة الناس. |
Ama büyümeyle ilgili olan şey şu -- otomatikman olmuyor. | TED | ولكن بخصوص النمو إنه لا يأتي تلقائيًا |
Bu kişisel gelişim ile ilgili, kişisel büyümeyle. | Open Subtitles | هذا حول التحسينِ الشخصيِ، النمو الشخصي. |
Buradaki resimler, kimyasallarla, gübrelerle, büyümeyle alakalı. | Open Subtitles | بالنسبة لـ (ماكس), حسناً؟ هذه الصور هنا... كلها عن المواد الكيميائية الأسمدة, النمو... |