Arabamın bagajındaki metamfetamin laboratuarı için birkaç beher yürüttüm. | Open Subtitles | لقد سرقت بعض الدوارق من أجل مختبر المخدرات الذي أبنيه في صندوق سيارتي |
Onunsa elindeki tek şey, bagajındaki resimleri ve arka koltukta oturan kızıydı. | Open Subtitles | كان كُل ما لديها هي لوحاتها في صندوق السيارة، وابنتها في المقعد الخلفي. |
Tony'nin bagajındaki kan lekesi Burrel'a ait çıkarsa Marks ve sağ koluna RICO suçlamalarından dava açılacak. | Open Subtitles | إذا كانت الدماء المتواجدة في صندوق توني هي دماء باريل سيوجهون تهم ريكو ضد ماركس وخادمه الأمين |
Onunsa elindeki tek şey, bagajındaki resimleri ve arka koltukta oturan kızıydı. | Open Subtitles | كل ما لديها هو لوحاتها في صندوق السيارة... و أبنتها في الكرسي الخلفي... |
Arabamızın bagajındaki, bir milyonun üstünde kim oturuyor ha? | Open Subtitles | -والتر) ) من لديه مليون دولار في صندوق سيّارتنا؟ |
Bizim arabamızın bagajındaki bir milyon lanet doların üstünde kim oturuyor? | Open Subtitles | -والتر) ) من لديه مليون دولار في صندوق سيّارتنا؟ |
Arabanın bagajındaki kanı bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف شيئا عن الدم في صندوق السيارة . |
ama Hawkes Caldrone'un bagajındaki ipten topladığımız fiberle... ilgili analizler yapıyor. | Open Subtitles | ولكن، (هاوكس) قام بتحليل عينة الحبل التي وجدناه في صندوق سيارة، (كالديرون) |
"Araba bagajındaki ölü kız"! | Open Subtitles | ! "فتاة ميتة في صندوق سيارة" |