Ellis, annenle hep zor zamanlar geçirdim ama bu bir bahane değil. | Open Subtitles | إليس، لقد كان دائماً الوقت عصيباً مع والدتك ولكن هذا ليس عذراً |
Sebepsiz ve şiddetli bir saldırıydı ancak bu bahane değil... | Open Subtitles | كان ذلك هجوماً عنيفاً غير مبرّر لكنّ ذلك ليس عذراً |
Bu gerçekten berbattı, ve,hayır, bu bir bahane değil ve ben biliyorum. | Open Subtitles | لقد كنت في لحظات من الإضطراب ولا, هذا ليس عذرا وأعلم ذلك |
Bu bir bahane değil ama saygısızlık etmek istemiştim. | Open Subtitles | أعني, هذا ليس عذرا, حسنا؟ ولكنني لم أقصد تقليل الاحترام أو أي شيء من ذلك. |
Sen şehirde Martin ile ilgilenirken, biliyorum bahane değil ama... ..dönüp dönmeyeciğini bilmiyordum ve Yvonne ile Robert çalışmamı istemedi.. | Open Subtitles | كان هذا عندما كنتَ في المدينه مشغولًا مع مارتن.. وأعلم ان هذا ليس عذرًا ولكن.. لم أكن أعلم بأنك كنت ستعود مطلقًا.. |
Daha önce kaldınız yerlerin ne kadar lüks olduğunu biliyorum ama bu kaba olmanıza bahane değil. | Open Subtitles | أعلم أنك معتاد على المسكن الفاخر ولكن هذا ليس بعذر لتكون بهذه الوقاحة |
Ancak bu, işi asman için bir bahane değil. | Open Subtitles | لكن هذا ليس عذر ليؤثر على عملك في المستشفى |
Bu bahane değil. | Open Subtitles | و أنت تشعر و كأن هذا صحيح يا أبي إنه ليس عذراً الناس في الخارج مرضى |
Lisede kabadayılık taslanması diktatörlere malzeme sağlamaya bahane değil. | Open Subtitles | الحصول على مضايقات في المدرسة الثانوية ليس عذراً لدعم الطغاة |
Sanki ev tertemiz de. Boktan evimiz domuz olman için bahane değil. | Open Subtitles | أسمع، منزلنا الفوضوي ليس عذراً لك لتصبح خنزيراً |
Bu bir bahane değil. 1 saate burada olmaları gerek. | Open Subtitles | هذا ليس عذراً, عليهم أن يتواجدوا هنا خلال ساعة |
Bu bir bahane değil. Hiç de ğil hem de. | Open Subtitles | لكن هذا ليس عذراً ليس عذراً على الاطلاق |
bahane değil. Meşgulüm, çalışma büyüyo... | Open Subtitles | هذا ليس عذرا ..أنا مشغولة، هذه الدراسة هو |
Halimden anlaman için söylemedim, ve bu bir bahane değil. | Open Subtitles | أنا لا أبحث عن الشفقه, أيضا هذا ليس عذرا. |
Bütün karidesleri yemesi için yeterli bir bahane değil. | Open Subtitles | نعم هذا ليس عذرا لإلتهام كل الربيان |
Bunları söyleyeceğiz. Ama bu bir bahane değil tatlım. | Open Subtitles | سنعاتبه على هذا ولكنه ليس عذرا عزيزي |
bahane değil ama üvey babası şeytani biriymiş. | Open Subtitles | إنه ليس عذرا, و لكن كان زوج أمه شرير |
Ve bu çocuklarımı bu berbat işe bulaştımak için yeterince iyi bir bahane değil. | Open Subtitles | وهذا ليس عذرًا كافيًا لزج طفلتيّ في هذه الفوضى. |
Kanunları uygulamamak için bahane değil. | Open Subtitles | هذا ليس عذرًا لتنفيذ القانون بأيديهم |
Hayır dostum. bahane değil. | Open Subtitles | لا يارجل هذا ليس عذرًا |
Biliyorum bu bir bahane değil ama olayın bu kadar çığrından çıkabileceğini düşünmemiştim. | Open Subtitles | أعلم أن هذا ليس بعذر و لكنني لم افكِّر أن الأمر سيخرج تماماً عن السيطرة |
Ama bu bir bahane değil tabii çünkü telafi etmenin vakti geldi de geçiyor. | Open Subtitles | ولكن، الآن، هذا ليس بعذر. لأن الآن هو الوقت المناسب للإصلاح. |
Biliyorum bu bir bahane değil ama ben çok yorgun ve sinirliyim. | Open Subtitles | هذا ليس عذر أنا متعب ولدى أحباط |