Farai Büyükanne Jack'le bankta 6 seans yaptı. | TED | كان لفاراي ست جلسات على مقعد الحديقة مع الجدة جاك. |
Ama sonrasında dışarıda bir bankta göstermek inceliğinde bulundu. | TED | ولكن بعد ذلك كانت طيبة بما فيه الكفاية لتريني كيف تفعلها على مقعد في الخارج |
Hiçbir şey yapmadılar. İstasyondaki bir bankta oturmalarını yasaklayan bir kanun yok. | Open Subtitles | لا يوجد قانون يمنع الجلوس على مقعد أمام مستودع |
Burada parkta buluşuruz. Daha önce karşılaştığımız bankta. | Open Subtitles | حسناً ، دعنا نلتقى فى المنتزه على المقعد الذى التقينا عليه من قبل |
Seni beşinci kapının oradaki bankta bekliyor olacağım. | Open Subtitles | وسأنتظرك على الكرسي القريب من البوابة رقم 5 |
Eh bütün gün bankta oturmak sıkıcı olabiliyor. | Open Subtitles | المرء يشعر بالوحدة من كثرة الجلوس على الأريكة طيلة اليوم. |
"Aşk bir bankta iç çekmek değildir, ne de ay ışığında bir gezinti." | Open Subtitles | "الحب ليس تنهيدة على مقعد في الحديقة, وليس نزهة تحت ضوء القمر. " |
Bir zamanlar birilerinin bebeğiydi ve onu seven bir anneyle babaya sahipti ama şimdi burada bankta yarı ölü bir şekilde yatıyor ve onun anne ve babası tüm amcaları nerede? | Open Subtitles | انه كان رضيعا في يوم من الأيام و كان لديه أب و أم يحبانه و الآن ها هو, نصف ميت على مقعد في حديقة |
Yaşlı bir adam varmış, bankta oturup hüngür hüngür ağlıyormuş. | Open Subtitles | كان هناك رجل عجوز يجلس على مقعد في المتنزه ويبكي لوحده حسناً؟ |
Phoebe, bu adamı her gün otobüs durağındaki bankta görüyorum. | Open Subtitles | فيبي، إنني أرى هذا الرجل، كل يوم على مقعد انتظار الحافلة، |
Bir gün Clarie ile birlikte parkta bir bankta oturuyorduk. | Open Subtitles | وفي يوم من الأيام أنا وكلير كنا نجلس على مقعد الحديقه |
bankta oturan iki şişko adamın korkunç olmayabileceğini, saklanıp kağıt oynayabilmek için güzel bir gölgelik olabileceğini öğrendim. | Open Subtitles | تعلّمت أموراً كأن لا يكون جلوس رجلين ضخمين على مقعد أمراً مخيفاً قد يشكّلان مكاناً جميلاً وظليلاً للاختباء ولعب الورق |
Sadece bir kez giyildi ve onda da çoğunlukla parktaki bankta oturarak kraker yendi. | Open Subtitles | اُرتدىَ مرة واحدة كنت غالباً جالس على مقعد فى الحديقة و اتناول البريتزل |
Bütün gün okulun dışındaki bir bankta oturmayı mı seviyorsun? | Open Subtitles | تحب أن تجلس على مقعد خارج المدرسة طوال النهار؟ |
Ve o her zaman aynı bankta oturuyor oluyordu. | Open Subtitles | أكتشف بأنه مايزال جالس على . مقعد الحافلة |
O bankta otururken, ilk defa 22 yıllık hayatıma mutlu bir şekilde baktım. | Open Subtitles | جلوسي وحيدا على المقعد مكنني وللمرة الأولى من النظر إلى الوراء بسعادة على الـ 22 عاما من حياتي |
Geçen gün bankta yatan bir ihtiyar gördüm. | Open Subtitles | أتعرف ، قبل أيام , رايت رجل عجوز على المقعد. |
bankta oturmak, etrafı seyretmek, birçok olay olur. | Open Subtitles | على الكرسي, نشاهد جميع ما يحدث. |
Yataklar dolu ama bir bankta yatarsınız. | Open Subtitles | إنّ الأسِرّةَ ممتلئة لَكنَّك يُمْكِنُ أَنْ تَنَامَ على الأريكة. |
Kötü birşey yapmazdık, o zamanlar filmler bitince, sohbet için kafeye gider, sonrada bankta oturup bir ayyaşı dinlerdik. | Open Subtitles | لم نفعل شيئاً خاطئاً ولكن عندما كانت الأفلام تنتهي كنا نذهب إلى المقهى ونتحدث ثم نجلس على المقاعد |
Doğru, bankta oturmak çok efor kaybettirici bir şey. | Open Subtitles | صحيح لأن الجلوس على مقاعد البدلاء يستلزم مجهود كبير |
Eğer bu sorumluluğu omuzlayamazsan hazır olana kadar bankta beklersin. | Open Subtitles | الأن لو أنك لا تقدر على تحمل هذه المسئوليه إذن ستعود إلى الدكه حتى تكون مستعداً لو لم ألعب المباراة |