Umut dolu yerel liderlik vasıtasıyla, bunun olmasını durdurmak için barışçıl bir direniş kampanyası başlattılar. | TED | من خلال القيادة المحلية الملهمة، شنوا حملة مقاومة سلمية لوقف ذلك. |
100,000 kişilik barışçıl bir yürüyüştesiniz ve bir gerizekalı veya bir provakatör etrafa taş atıyor, | TED | لديك 100,000 شخص في مسيرة سلمية ، ويقوم أحد مثيرى الشغب أو المغفلين برمي الحجارة، |
Körfez'deki kuvvetlerle birlikte barışçıl bir çözüme ulaşmak için tüm çabalarını tüketti. | Open Subtitles | استنفدت كل الجهود المعقولة للتوصل الى حل سلمي |
Körfez'deki kuvvetlerle birlikte barışçıl bir çözüme ulaşmak için tüm çabalarını tüketti. | Open Subtitles | استنفدت كل الجهود المعقولة للتوصل الى حل سلمي |
Maya'ların barışçıl bir ırk olduğu ve ormanda, değişik yerlerde, doğayla uyum içerisinde yaşadıkları düşünüldü. | Open Subtitles | من المعتقد ان المايا كان شعب مسالم يعيش بانسجام مع الطبيعة منتشر بالغابة |
barışçıl bir dünyaya. | Open Subtitles | نخب السلام العالمي. |
Mümkün olduğunca basit ve barışçıl bir şekilde halletmek istiyoruz. | Open Subtitles | نودّ أن يسير ما جئنا لأجله على أبسط وأسلم نحو ممكن. |
Ve barışçıl bir çözüm bulabilmek için ne gerekiyorsa, yapmaya hazırım. Anlaştık. | Open Subtitles | و بما أننى رجل منطقى فأنا جاهز لعمل كل ما هو ضرورى لايجاد حل سلمى لهذة المشكلة |
Bunu, barışçıl bir yolla halledeceğimizi umuyorum. | Open Subtitles | أنا أمُل أنّه يمكننا حل هذا الأمر سلمياً |
Pek çok vatansever, parlamento önünde barışçıl bir miting çağrısına uydu. | Open Subtitles | استجاب العديد من الوطنيّين للنداء من أجل مسيرة سلميّة الى البرلمان |
barışçıl bir gösteriydi. | Open Subtitles | لقد كانت مظاهرة سلمية لم يكن هناك سبب للبقاء |
Bunu niye yapasın? Çünkü hâlâ barışçıl bir çözüme ulaşılabileceğine inanıyorum. | Open Subtitles | لأنني ما زلت أؤمن بإمكانية تحقيق تسوية سلمية |
Buradan barışçıl bir şekilde çıkabilirsem çıkarım, ama buradan çıkacağım. | Open Subtitles | سوف ننسحب من هنا بطريقة سلمية إن كنا نستطيع لكننا سنخرج من هنا |
İşin komiği, bunun çok daha barışçıl bir çözüm olduğunu düşünmüştüm. | Open Subtitles | والمضحك في الامر أني فكرت بهذا الحل لانه الاكثر سلمية |
Bu miktar biz Berlin'de barışçıl bir çözüm ararken, Berlin'i sınırsız bir biçimde desteklememize imkan sağlayacak. | Open Subtitles | ستسمح لنا هذه الحمولة إحياء برلين لأجل غير مسمى بينما نُحاول إيجاد حل سلمي لمشكلة برلين |
Başarınız için duacıydık, fakat geminizin yok edilmesiyle bu krize barışçıl bir çözüm umudu suya düşmüş gibi görünüyor. | Open Subtitles | كنا نصلي بالطبع لنجاح مهمّتكم.. لكن مع تدمير مركبتكم.. فإنّ الأمل بتحقيق حلّ سلمي.. |
barışçıl bir dünyada, yaşamlarımızı kaybetmemize hiç gerek yok. | Open Subtitles | في عالم مسالم, نحن لا نريد أن نخسر أرواحنا. |
Hayır, asıl sen barışçıl bir gezegene karşı işlediğin soykırımı açıkla. | Open Subtitles | لا ، فلترُدّ أنت على الإبادة الجماعية التي ارتكبتَها تواً ضد كوكب مسالم |
barışçıl bir dünyaya. | Open Subtitles | نخب السلام العالمي. |
Mümkün olduğunca basit ve barışçıl bir şekilde halletmek istiyoruz. | Open Subtitles | نودّ أن يسير ما جئنا لأجله على أبسط وأسلم نحو ممكن. |
Ve barışçıl bir çözüm bulabilmek için ne gerekiyorsa, yapmaya hazırım. | Open Subtitles | و بما أننى رجل منطقى فأنا جاهز لعمل كل ما هو ضرورى لايجاد حل سلمى لهذة المشكلة |
Şimdi dikkatlerini çektiğimize göre bakalım bu işi barışçıl bir şekilde çözebilecek miyiz. | Open Subtitles | بعد أن رأونا لنرى لو أمكن تسوية الأمر سلمياً بطريقه أو بأخرى |
Karşılığında 6 ajan ve barışçıl bir geçiş elde ettim. | Open Subtitles | و استرجعتُ ستّة عملاء في المقابل بعمليّة سلميّة |