Birisi kaderimizi belirleyen şeyin şans değil, seçimlerimiz olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | أحدهم قال مرة أنه خيار ليست الفرصة, التي تحدد مصيرنا |
Yaşadığımız hayatın kalitesini belirleyen budur -- zengin ya da fakir, ünlü ya da tanınmamış, sağlıklı ya da acı çekiyor olmamız değil. | TED | ان هذه الطريقة تحدد نوعية و جودة الحياة التي نعيشها ليس ان كنا اغنياء او فقراء مشهورين او مجهولين أصحاء أو مرضى |
Hayatımızı belirleyen 10 kararımızdan 8'i, deneyimlerimiz ve "Hah!" anlarımız 30'lu yaşlarımızın ortalarında gerçekleşecek. | TED | هذا يعني أن 8 من أصل 10 قرارات و تجارب و لحظات تجلي التي تحدد حياتك سوف تحدث بحلول منتصف الثلاثنيات من عمرك. |
Gelecekle ilgili vizyonunu ortaya koydu ve insanlara, pek çoğunun hayatını belirleyen acıyı ve terörü sona erdirmeyi önerdi. | Open Subtitles | لقد عرض رؤيته عن المستقبل وعرض على الناس طريق إنهاء المعاناة والإرهاب الذى حدد حياة العديد من حياتهم |
Yoksa vampir olmaya zorladığı gün kardeşinin kaderini belirleyen canavar mı? | Open Subtitles | أم أنك الوحش الذي حدد مصير أخاه يوم أرغمته على الغدوّ مصاص دماء؟ |
Kaderinizi, hayallerinizi ve değerlerinizi belirleyen şans değil, seçimlerinizdir. | TED | الاختيار، ليس الفرصة، ما يحدد قدرك وأحلامك وقيمك. |
Bilimin ön cephesindeki yeni buluşlar, cinsiyeti belirleyen biyo işaretleri su yüzüne çıkarıyor. | TED | إن الاكتشافات الجديدة في صدارة العلوم تسلط الضوء على المؤشرات البيولوجية التي تحدد النوع |
Pek çok Afrikalı için bugün nerede dünyaya geldiği, hangi koşulların içine doğduğu, hayatının geri kalanını belirleyen temel etkendir. | TED | للكثير من الأفارقة اليوم ، مكان سكنك ، مكان مولدك ، الظروف المحيطة بنشأتك ، تحدد المسار لمستقبلك حياتك. |
Yani, insanlara nasıl ve ne zaman geri ödeme yapacağımızı belirleyen sözleşmeleri bu yüzden imzalarız. | Open Subtitles | و لهذا نوقع عقوداً تحدد كيف نعيد للناس أموالهم |
Geleceğinin nasıl olacağını belirleyen birkaç gün. | Open Subtitles | أيام قليلة يمكنها أن تحدد تماماً شكل المستقبل |
Hey, burası Pittsburgh, köprüler şehri, kaderinizi ve geleceğinizi belirleyen bir şehir. | Open Subtitles | هيي، انها بيتسبيرج ، مدينة الجسور مدينة، مناطقها المجاورة تحدد مصيرك |
Evrim biyologları kalıtsal bilgimizin gelişimi belirleyen şey olduğuna inanır. | Open Subtitles | ويعتقد علماء البيولوجيه التطوريه ان جيناتنا الوراثيه هى ما تحدد التغيرات والتنميه لدينا |
Hayır, altın oran, güzelliği belirleyen bir formüldür. | Open Subtitles | كلاّ، النسبة الذهبية هى الصيغة التي تحدد الجمال |
Lib, birkaç saatte bir kalp atışlarını kontrol ederek yaşam belirtisi olup olmadığını belirleyen bir protokol var. | Open Subtitles | ليب , هنالك نظام طريقة تحاول ان تحدد كل عدة ساعات اذا كان هنالك نبض ام لا |
Hikâyenizi belirleyen yaşamınızın ötesinde günler var. | Open Subtitles | تلك هي الأيام التي تحدد فصول قصتك في الحياة |
İşte paniğe kapılan bu kişiler... nitrogliserini yok etmek zorunda kaldılar... ve onların sonunu belirleyen de bu oldu. | Open Subtitles | هؤلاء هم الأشخاص... الذين تخلصوا من النيتروجلسرين بدافع خوفهم... وهذا ما حدد مصيرهم |
İşte paniğe kapılan bu kişiler... nitrogliserini yok etmek zorunda kaldılar... ve onların sonunu belirleyen de bu oldu. | Open Subtitles | هؤلاء هم الأشخاص... الذين تخلصوا من النيتروجلسرين بدافع خوفهم... وهذا ما حدد مصيرهم |
Detective Bell Kraliçenin Bayan Hollingsworth olduğunu belirleyen kişiydi, yani. | Open Subtitles | أنها تعيش بشارع رقم 23. (إذن، محقق (بيل كان في الواقع هو الشخص الذي (حدد هويّة السيدة (هولينجسورث |
Belki, uzun dönemli TSSB'nin oranlarını belirleyen şey, orada ne yaşadığımız değil, geri döndüğümüz toplum yapısıdır. | TED | ولربما كان ما يحدد طول فترة إضطراب ما بعد الصدمة هو ليس ما كان يحدث في المعارك ولكن ماهو نوع المجتمع الذي تعود إليه. |
Ve bu inanış, bize öğretilen bu şey; kadın hikâyelerinin gerçekten önemli olduğuna inanmaya hazır olup olmadığımızı belirleyen budur. | TED | و هذا هو الاقتناع، الذي تعلمناه، أنني أعتقد أن هذا يحدد ما تم تهيئة الكثيرين للتصديق بأن قصص المرأة لها أهمية بالفعل. |
Peki, bu hareketlerimizin anlamını belirleyen parçamız biz uykudayken de faal mi? | Open Subtitles | ... ذلك الجزء يكون المسؤول على أفعالك ـ و هل يكون موجوداً حينما ننام؟ |