Arılardan sadece belirli bir renge gitmeyi değil, ayrıca belirli bir renkteki çiçeğe sadece özel bir şablondaysa gitmeyi öğrenmelerini istedik. | TED | طلبنا من النحل تعلم ليس فقط الذهاب إلى لون معين، ولكن إلى زهرة بلون معين فقط عندما تكون في نمط معين. |
Böylece, belirli bir seviyenin ötesine zoom yaptığımizda bu Sim City benzeri 45 derecelik bir sanal bir görüntü haline dönüşüyor. | TED | لذلك، فيما نحن نقوم بالتكبير فوق مستوى معين يأخذنا إلى نوع من مثل سيم سيتي في عرض افتراضي على 45 درجة. |
Bu nesneler buraya kesinlikle belirli bir sebeple koyulmuştur ve biz de buranın büyük bir mabet olduğuna eminiz. | Open Subtitles | هذه المصنوعات بالتأكيد ..كانت توضع هنا لسبب معين ونحن نثق تماماً إن هذا المكان ما هو إلا ضريح كبير |
Çünkü cazibe yüzyıllar boyunca çok belirli bir anlama sahipti, ve bu kelime düşündüğümüz anlamından çok daha farklı şekillerde kullanıldı. | TED | لأنه ولمدة عقود، كلمة الإبهار كان لها معنى محدد جداً والكلمة تم استخدامها بشكل مختلف عن ما نعتقد أنها فعلياً الآن |
Şey, içeri gelip bana belirli bir çiftlikteolup olmadığımı sordu. | Open Subtitles | لقد حضر وسألنى ,ان كنت قد ذهبت الى مزرعة معينة |
Bu varsayım böyle bir metodun olmasının imkansız olduğunu savunuyordu, tek yapmanız gereken, çözümleri belirli bir sayı dizisinden oluşan bir denklem yaratmaktı. | Open Subtitles | هدفها هو توضيح أن طريقة كهذه لا وجود لها، وكل ما عليك فعله هو تلفيق معادلة واحدة تكون حلولها مجموعة أعداد محددة جداً. |
Yani bu gene sahipseniz, ve oldukça fazla şiddet görmüşseniz belirli bir durumda, bu tam anlamıyla felakete davetiye çıkarmaktır | TED | ولذا، اذا كان لديك ذلك الجين، ورأيت الكثير من العنف في وضع معيّن ، هذا هو وصف الكارثة، كارثة مطلقة. |
belirli bir sebep söylersen, o zaman bu konuda düşünürüm. | Open Subtitles | إذا أخبرتنى عن سبب معين عندها يمكن أن أفكر بالأمر |
Her hafta, belirli bir harfle başlayan bir şey yiyorsun. | Open Subtitles | ؟ كل أسبوع, فقط آكل الطعام الذي يبدأ بحرف معين. |
Belli bir yere belirli bir saatte gidersek boyuta girecegimize ve belirli bir kisiyle görüsecegimize dair güçlü belirtiler bulmustu. | Open Subtitles | وتلقت تعليمات تفيد أننا إذا ذهبنا إلى مكان معين وفي وقت معين فسندخل إلى البعد وسنتواصل مع شخص معين |
Belli bir yere belirli bir saatte gidersek boyuta gireceğimize ve belirli bir kişiyle görüşeceğimize dair güçlü belirtiler bulmuştu. | Open Subtitles | وتلقت تعليمات تفيد أننا إذا ذهبنا إلى مكان معين وفي وقت معين فسندخل إلى البعد وسنتواصل مع شخص معين |
Bu koşul belirli bir yere kadar bende vardı, kendi hastalıklı çocukluğumdan. | TED | لقد مررت بتلك الحالة .. مما حفز التعاطف لدي الى مستوى معين بسبب وعكتي الصحية في طفولتي |
İşte yaptığımız şey de bu. Her biri matematiğin belirli bir kavramını açıklayan sayısız mobil uygulama geliştirdik. | TED | هذا ما نقوم به. أساسا، قمنا بتطوير العديد من تطبيقات الجوال، كل واحد منها يشرح مفهوم معين في الرياضيات. |
Bu hareket saç hücresinden, işitsel sinire, daha sonra beyine doğru giden ve onu belirli bir ses olarak yorumlayan bir sinyali tetikler. | TED | تحفّز هذه الحركة إشارة تنتقل عبر الخلية الشعرية إلى العصب السمعي، ثم إلى الدماغ، الذي يفسره على أنه صوت معين. |
Eğer bir alıcı, belirli bir ilaç ya da iç sıvısı tarafından uzun süre ağır bombardımana tutulursa, bayağı çekip kısalacaktır. | Open Subtitles | إذا أخذنا مستقبلاً محدداً لنوع محدد من العقار أو السائل الداخلي و عرضناه للقصف بشكل مكثف لمدة طويلة فإنه فعلياً سيتقلص |
Onlara, şayet herkes tek bir sözcüğü, belirli bir anda düşünürse... | Open Subtitles | أخبرتهم أنه لو فكر الجميع في كلمة واحدة في وقت محدد |
Eğer yanlış yapıyorsam ya da istediğin belirli bir yol varsa, büyükanne kurbağa... | Open Subtitles | إن كنت أنفذ هذا بشكل خاطيء أو هناك طريقة معينة أيتها الجدة الضفدع |
Bir tırmanış ya da gezideyken belirli bir noktaya gelince, kendime derdim ki, "Pekala o sözü bozma ihtimaline ne kadar hazırım?" | Open Subtitles | وعندما كنت أتسلق في رحلة وعندما أصل إلي مرحلة معينة أضطر فيها لأقول حسنا إلي مدي انا ارغب في خلف وعدي ؟ |
Fakat o frenler belirli bir hıza tepki verebilir. Tamam mı? | Open Subtitles | لكن هنالك فقط سرعة محددة للحافلة التي فقط المكبابح تعمل عليها |
Pislikleri halinin altina süpürürsün, ama belirli bir yere kadar... | Open Subtitles | هناك عدد معيّن من الجثث يمكنك أن تكنسها تحت البساط |
belirli bir şeye bağlı olduğu görülmeyen büyük bir burun var. | TED | وهناك أنف كبير جداً لا يبدو أنه يرتبط بأي شيء على وجه الخصوص. |
Bu belirli bir zamanda, belirli bir mekân demek ve sürekli değişiyor. | Open Subtitles | ذلك مكان واحد مُحدّد في وقتٍ مُحدّد، وإنّه يتحرّك بإستمرار. |
Elbette babam belirli bir miktarı şart koşmadı. | Open Subtitles | بالتأكيد، هو لم يشترط مبلغاً معيناً |
,,,Bir yaşam alanını değerlendirmenin alışılagelen yöntemi, belirli bir alandaki türlerin sayılarının görsel yolla belirlenmesi, ve her bir türün içindeki bireylerin sayısının belirlenmesi olmuştur. | TED | الطرق الاعتياديه في تقييم المواطن تكمن في الاعتماد على البصر في عد الاصناف واعداد الافراد في كل صنف في منطقة معينه |
Bu rakam serilerinin her biri belirli bir kelimeyi işaret ediyor. | Open Subtitles | كل واحدة من هذه المجموعات . من الأعداد تمثل كلمة معيّنة |
belirli bir görüşü savunalım. | Open Subtitles | يوجد اختبار مهم لنا في ذلك ويجب ان نتخذ موقفا حاسما تجاهه |
belirli bir bütçeyle anca bu kadar tabii. | Open Subtitles | إنّه مخبأ متواضع بُنيَ على ميزانية مخفضة. |
Duruma bakacak olursak belirli bir zamana kadar... onları içinde taşıyormuş. | Open Subtitles | لذا من المنطقيّ أنّه يحملها معه على جسده في مكان ما |