Elimde doktorunun bu durumu belirten yeminli beyanı bulunuyor. | Open Subtitles | لديّ هنا شهادة خطية تحت القسم من طبيبها تفيد ذلك. |
Evlat edinebilmemiz için, sağlığımın yerinde olduğunu belirten bir doktor notu gerekiyor. | Open Subtitles | اكتشفت أن الطريقة الوحيدة لنجاح مسألة التبني هي الحصول على مذكرة من الطبيب تفيد بأني بصحة جيدة |
Yazılarının ve öğretilerinin, yanlış yönlendirilmiş bir gençliğin eseri olduğunu ve tahrik edici olduklarını belirten bu anlaşmayı imzala. | Open Subtitles | وقع على هذه الوثيقة التي تنص على أن كتاباتك وتعاليمك كانت عبارة عن طيش في الشباب و أنها محرضه |
ABD Adalet Bakanlığı geçenlerde, New York eyaletindeki çocuklar için hücre cezasının kaldırılacağını belirten bir rapor yayınladı. | TED | أصدر النائب العام الأمريكي مؤخراً تقريراً ينص على إيقاف الحبس الإنفرادي في ولاية نيويورك للأحداث. |
Stet Düzelti yapılmayacağını belirten terim Neden tükenmez kalem kullanmıyorsun? | Open Subtitles | مصطلح للمصحح يشير إلى أن المقطع المشار حذفه يجب بقاءه لماذا لا تستخدمين قلم حبر؟ |
Bir şey yapmamı istiyorsanız Frank Prady'yi desteklediğimi belirten bir bildiri yayınlayabilirim. | Open Subtitles | إذا أردت مني فعل شيء فيمكنني التصريح بمقولة لدعم (فرانك بريدي) |
İlk çocuğundan beri gebelik veya doğum belirten herhangi bir kayıt bulamadım. | Open Subtitles | لا يُمكنني إيجاد أى سجلات طبية تتعلق بعمليات ولادة منذ ولادتها لطفلها الأول |
Seni vampire dönüştürmesini istediğini belirten bir belge. | Open Subtitles | وثيقة تفيد أنك طلبت منها أن تحولك إلى مصاص دماء |
Güven fonuma kendi başına eriştiğim belirten yazılı bir ifade bu. | Open Subtitles | هذه شهادة خطية تفيد بأنك تصرفت على انفراد حين حصلت على وديعتي |
Binlerce coşkulu vatandaşın, San Francisco'ya akın ettiğini belirten haberler var. | Open Subtitles | "انهم يتوقعون مشاركة قياسية" "هناك تقارير تفيد بأن المواطنين متحمسين" "يسافرون إلى (سان فرانسيسكو)" |
FBI ajanı Bayan Markward'un, Annie Lee Moss'un Komünist Parti'nin bir üyesi olduğunu, Kuzeydoğu kulübünün bir üyesi olduğunu belirten ifadesi elimizde bulunmaktadır. | Open Subtitles | لدينا شهادة السيدة (ماركوارد) العميلة السرية لمكتب التحقيقات الفدرالي والتي تفيد بأن (آني لي موس) كانتعضوة،عضوةدافعة... بالحزبالشيوعي... |
Pauli kabaca, her katın yalnızca belli bir sayıda elektrona yeri olduğunu belirten başka bir kuantum kuralının olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال باولي أن هناك قاعدة كمية أخرى تنص ببساطة على أن كل طابق يمكن أن يتسع لعدد محدد من الإلكترونات فقط |
Çift olduğunuzu belirten imzalı bir mektup var elimde. | Open Subtitles | لدي ورقة موقّعة تنص على هذا. |
Böyle birş eyden kesinlikle kaçınmamızı belirten kuralın olmasaydı. | Open Subtitles | لولا شرطك الذي ينص على تجنب هذا الأمر مهما كان الثمن |
Bir federal şerifin hayatı tehlikede oldu mu, bunu belirten bir bülten yayınlarız. | Open Subtitles | حسنٌ, حينما تكون حياة شخص المارشال في خطر نصدر بيان ينص بهذا |
Alyssa Lang'in, çalıştığı sürede geliştirdiği her ürünün, müvekkilimizin mülkü olduğunu açıkça belirten bir sözleşme. | Open Subtitles | عقد ينص بشكل صريح على أن أي منتج (أليسا لانج) طورته خلال عملها في ملكية موكلي |
Sorumlulardan birkaçının dışarıda olabileceğini belirten DNA delilimiz var elimizde. | Open Subtitles | والآن هنالك دليل حمض نوويّ يشير إلى أنّ بعض المسؤولين لا يزالون طلقاء |
Hiçbir silah bulunamadı, not yok, nehirin yakınlarında bunun intihar olduğunu belirten bir şey yok. | Open Subtitles | لم يتم العثور على أي سلاح أو مذكرة ولا شيء بالمنطقة المجاورة للنهر يشير إلى الانتحار. |
Genç kadın talibinin elbisesinin başarılı olduğunu belirten sesler karşısında erir. | Open Subtitles | وتذوب السيدة الشابة بعد أن بدا أن المتقدم للزواج بها يشير إلى فستانها الجميل |
Frank Prady'yi desteklediğimi belirten bir bildiri yayınlayabilirim. | Open Subtitles | يمكنني التصريح بمقولة لدعم (فرانك بريدي) |
İlk çocuğundan beri gebelik veya doğum belirten herhangi bir kayıt bulamadım. | Open Subtitles | لا يُمكنني إيجاد أى سجلات طبية تتعلق بعمليات ولادة منذ ولادتها لطفلها الأول |