Eğer sayma tam bitmeden ikinizden biri durur veya dönerse, ...benim görevim hoş olmasa da onu vurmak olacak. | Open Subtitles | إذا توقف أي رجل أو استدار قبل اكتمال العد سوف يكون من واجبي المقيت ان أطلق النار على قدميه |
Lily'nin bir buçuk haftaya kadar iki buçuk kilo alması lazım ve benim görevim de bunu başarmasını sağlamak. | Open Subtitles | يجب على ليلي أن تزيد خمسة باوندات في أسبوع و نصف و من واجبي أن أساعدها على القيام بذلك |
Tepede bulunan küçük bir evdi ve benim görevim çim biçmekti. | Open Subtitles | كان بيت قديم على التلة و كانت مهمتي هي قص العشب |
Bak, benim görevim her yıl belli bir miktar mezun vermek yoksa kapatılabiliriz. | Open Subtitles | عملي هو توزيع عدد معين من الشهادات كل سنة و إلا سيتم إغلاقنا |
Bir baba olarak, çocuğumun zarar gördüğü gibi başka hiçbirinin çocuğunun zarar görmesini engellemek benim görevim. | Open Subtitles | كأب انها مسؤوليتي أن أن أحرص أن لا يتم ايداء ابنة أي شخص أخر |
Kızını, annesinin dininin savunucusu olarak yetiştirmenin, benim görevim olduğunu varsayıyorum. | Open Subtitles | ..اعتقد انه من واجبي بذلك, أن أهدي الأبنة الى إيمان الأم |
Ve burada dediğine göre, sözleşmeyi muhafaza etmek benim görevim. | Open Subtitles | مكتوب هنا أنّه من واجبي إبداء موافقتي على حامل الميثاق. |
Bu benim görevim ve aslında büyük de bir zevk. | Open Subtitles | فذلك من واجبي و يمكنكِ أن تقولي أيضاً أنه من دواعي سروري |
Lider'im, sizin buradan ayrılmanızı tavsiye etmek benim görevim. | Open Subtitles | أيها الفوهرر , انه من واجبي أن أنصحك بالمغادرة في الحال |
- Ve ben de size diyorum ki, Başmüfettiş, benim görevim de ismimi bu affedilmez iftiradan olabildiğince çabuk temizlemek. | Open Subtitles | أنه من واجبي أن أبرئ اسمي من هذا الافتراء الغير مغتفر بأقصى سرعة ممكنة |
O hakkı olmayanı isteyen üçkağıtçı bir açgözlüdür ve benim görevim onun bu haris oyununu ortaya çıkarmaktır. | Open Subtitles | إنها مدعية مخادعة وطمّاعة ومن واجبي أن أفضح كذبتها |
Bir biyolog ve genetikçi olarak bu problemi çözmeye yardım etmek benim görevim haline geldi. | TED | بصفتي عالمة في الأحياء والوراثة، أصبحت مهمتي هي المساعدة في حل هذه المشكلة. |
Profesyonel bir hipnozcu olarak gerçek problemi görebilmesi için benim görevim onu derin bir telkin dünyasına sokmak. | Open Subtitles | كمنوِّم مغناطيسي محترف, عملي هو وضعه في حالة سهلة التأثير جداً, لمساعدته على رؤية المشكلة. |
Ve bu benim görevim: etrafımızdaki mikroskobik yaşamı sadece sınıflandırmak değil aynı zamanda bize yardım etmeye eşsiz olarak uygun şeyi bulmak. | TED | وعليه هذه هي مهمتي: ليس فقط فهرسة الحياة المجهرية من حولنا، ولكن لمعرفة ماهي مميزاتها المناسبة لمساعدتنا. |
Çünkü sizi uyarmak benim görevim ve bunu söylerken bile boğazım düğümleniyor. | Open Subtitles | -فمن واجبى أن أحذركم -و ان لسانى يتعثر و أنا أقول ذلك |
Onu doğruyu yaptığını halka söylemek benim görevim. | Open Subtitles | مهمتي أن أقول للعالم أنه يفعل الشيء الصواب |
Albay, Başrahibimizin bulaşıcı kolera hastalığı yüzünden öldüğünü size söylemek benim görevim. | Open Subtitles | عقيد, هو واجبي لإعْلامك مسبّقنا أخذوا منّا من قبل مرض معدي, كوليرا |
Ve benim görevim fikir vermek. benim görevim cevap vermek. | Open Subtitles | وهو عملي أن يكون عندي رأي هو عملي أن يكون عندي جواب |
Aktör olarak, doğruyu söylemek benim görevim, insanlığa bir ayna tutmak ve sivilce ilacı satmak. | Open Subtitles | بصفتي ممثل، إنه لمن واجبي قول الحقيقة، أكون مرآة الإنسان، وبيع مرهم إزالة حب الشباب |
Elimde olan bir şey yok. Yani, bu benim görevim. | Open Subtitles | الموضوع يخرج من يدي , انسة ميلانو اعني انها وظيفتي |
Rahiplerin ibadetlerine ve öğretilerine odaklanabilmelerini sağlamak benim görevim. | Open Subtitles | نعم ، هذا عملي لأسمح للقساوسة بالتركيز على توعيتهم وتدريسهم |
Ulusal güvenliği tehdit eden her türlü şeyi bilmek benim görevim. | Open Subtitles | إنها وظيفتي أن أعلم بشأن كل شيء يُؤثر على الأمن القومي |